yaptığı teklife bağlı kalmak
Fiil
söz üyle yükümlülük altına girmek
Fiil
sözüyle yükümlülük altına girmek
Fiil
kendini tamamıyla işine vermiş
haddini aşmak
Fiil, Deyim
fazla ileri gitmek
Fiil, Deyim
çizmeyi aşmak
Fiil, Deyim
(gemi) kendi limanına gitmek
Fiil
“ … örtülü, kapalı, kaplı, … ile bağlı, sınırlı, mahsur”.
snowbound: etrafı karla kapalı.
Son Ek
“-e yönelik, -e giden, müteveccih, -e doğru yol alan veya yola çıkmaya hazır”.
eastbound: doğuya yönelik, doğuya giden.
Son Ek
yazı masasından kalkmayan
yazı masasından kalkmayan
(manen) mecbur, zorunlu.
I'm duty bound to visit my old aunt: İhtiyar halamı ziyaret etmeye (vicdanen) mecburum.
(kuşlar , tavuklar) yumurtlamayan
sis yüzünden hareket edememe
memleketine doğru yola çıkmış
çıktığı limana dönen gemi
müştereken ve müteselsilen sorumlu olmak
Fiil
ahlaki açıdan yükümlülük duyma
ahlaksal açıdan yükümlülük duyma
memleket dışına doğru yola çıkmış
bağlı olunan limandan başlayan yolculuk
(saksıda yetişen bitkilerle ilgili olarak) saksıya sığmayan
kötü hava nedeniyle yoluna gidemeyen
sözleşmeyle çalışan çırak
kanunen bir şey yapmakla yükümlü olmak
Fiil
kanunen bir şey yapmakla mükellef yükümlü olmak
Fiil
hasarı tazmin etmekle yükümlü
(a) ayrılmaz, bir bütün oluşturacak şekilde bağlı, (b) sadık, merbut, candan bağlı, kendini adamış, hasrı
nefsetmiş.
She is bound up with her volunteer work: Gönüllü olarak yaptığı işe candan bağlıdır.
sözleşme yle bağlı bulunmak
Fiil
sözleşmeyle bağlı bulunmak
Fiil
akit ile bağlı olmak
Fiil
kanunen mecbur olmak
Fiil
kanunen zorunlu durumda olmak
Fiil
bir sınırla sınırlanmak
Fiil
bir şeyi nezaket icabı yapmak zorunda olmak
Fiil
(Br) askerlere yasak olmak
Fiil
bir hafta grev yüzünden çalışamamak
Fiil
masasından kalkmayan yönetici
koltuğundan idare eden yönetici
kendi limanına dönen gemi
kendini bir teklifi kabul etmek zorunda hissetmemek
Fiil
grev nedeniyle çalışmayan fabrika
başarısızlıkla sonuçlanması kesin
kendisini tamamıyla işine vermiş