durgun, sakin, hareketsiz, kımıldamayan, akmayan.
to keep/lie/ stand still: kımıldamamak, hareketsiz
durmak.
still waters: durgun sular.
still waters run deep: (a) Yumuşak huylu atın çiftesi pektir; (b) Yere bakar yürek yakar.
sessiz, sakin.
The room was still at the end of the speech.
hafif, alçak sesli.
a still murmur.
The still small voice: vicdanın sesi.
asûde, durgun.
the still air.
(şarap vb.) köpüksüz, köpürmez.
still wine.
(sinemanın tersine) fotoğraf, hareketsiz resim.
sessizlik, sükûnet.
the still of the night.
hâlâ, el'an.
Are you still here? The coffee is still hot.
yine de, o zaman bile.
Objections will still be made.
ayrıca, üstelik, bundan başka, buna ilâveten.
He gave still another reason.
yine de, mamafih, bununla beraber, buna rağmen, olsa bile.
It's a very unpleasant affair, still we can't change it: Çok nahoş bir olay, mamafih değiştirmek elimizde değil.
sessizce, ses çıkarmadan, kımıldamadan.
Sit still!
daima, her zaman, mütemadiyen, daima.
fakat, yine de.
still the fact remains that: fakat gerçek şu ki.
It was futile, still they fought.
durdurmak, susturmak, sesini kestirmek.
yatıştırmak, teskin etmek.
yatışmak, sakinleşmek, sükûnet bulmak.
rakı/viski vb. fabrikası.
illicit still: kaçak rakı/viski yapımevi.
damıtmak, imbikten geçirmek.
(mahpus) hâlâ yakalanmamış olmak
Fiil
belleğinde hâlâ canlı tutmak
Fiil
hâlâ mükemmel çalışmak
Fiil
(fiyatlar) yükselmeye devam etmek
Fiil
işinde henüz acemi olmak
Fiil
hâlâ yürürlükte olmak
Fiil
daha işin başında olmak
Fiil
kabataslak halinde olmak
Fiil
hâlâ yürürlükte olmak
Fiil
hâlâ planlama aşamasında bulunmak
Fiil
(gemi) hâlâ tamirde olmak
Fiil
henüz işgal edilmemiş olmak
Fiil
gene de arada dağlar kadar fark olmak
Fiil
varacağı yere daha üç mil olmak
Fiil
henüz inşaat halinde olmak
Fiil
henüz müzakere edilmekte olmak
Fiil
para sıkıntısını henüz atlatmamış olmak
Fiil
belirsizliğini korumak
Fiil
bakır imbik
İsim, Gıda ve Mutfak
bakır imbik
İsim, Gıda ve Mutfak
el de beş on kuruşu kalmak
Fiil
elde beş on kuruşu kalmak
Fiil
henüz gelişmekte olan sanayi
hala borçlu bulunulan büyük meblağlar
İsim
hâlâ borçlu bulunulan büyük meblağlar
İsim
bir kısmı karşılanmış bir kısmı henüz karşılanmamış siparişler
İsim
teklif imiz hala geçerlidir
bir tür viski imbiği.
İsim
birinin hâlâ hayatta olduğunu kanıtlamak
Fiil
kımıldamamak, hareketsiz durmak.
ancak, yine de, bununla beraber, buna rağmen.
hala emekleme döneminde
Fiil
ne de, hele … hiç, … şöyle dursun. (olumsuz bir tümceyi izleyen tümceyi daha da olumsuz yapar).
He can't speak Turkish, still less English: İngilizce şöyle dursun Türkçeyi bile konuşamaz (Türkçe konuşamaz, hele İngilizce hiç konuşamaz).
It was not a merely scientific interest, even less was it a political one: Sırf bilimsel bir ilgi olmadığı gibi, siyasî bir ilgi hiç değildi.
natürmort, cansız/ölü doğa.
İsim
hala hayatta bulunan tanık
hâlâ hayatta bulunan tanık
Durgun sular derin olur. (Derin düşünen insanlar çok konuşmaz).
Sıfat
makine hâlâ işe yaramak r