1. Fiil çalkalamak, oynatmak, kımıldatmak.
    The wind agitates the sea.
  2. Fiil karıştırmak.
    The machine agitated the mixture.
  3. Fiil sallamak.
    to agitate a fan: yelpaze sallamak.
  4. Fiil tahrik etmek, sürüklemek, heyecana getirmek, huzurunu bozmak.
    a crowd agitated to a frenzy by impassioned
    oratory: heyecanlı nutuklarla çılgınlığa sürüklenen kalabalık.
    a man agitated by disquieting news: endişe verici haberlerle huzuru bozulan adam.
  5. Fiil dikkati çekmek, müzakere/münakaşa etmak.
    to agitate a question: bir meseleye dikkati çekmek.
  6. Fiil enikonu düşünüp tasarlamak, plânlaştırmak.
    Politicians agitate the national issues.
  7. Fiil
    agitate for: kamu oyunu harekete geçirmek, halkı eyleme sürüklemek.
    to agitate for the repeal
    of a tax: bir verginin kaldırılması için kamu oyunu harekete geçirmek.
bir şeye karşı kışkırtıcı davranmak Fiil