an hour

adjourn for an hour

bir saatlik ara vermek Fiil

at a speed of 30 miles an hour

saatte 30 mil hızla

average 90 km an hour

saatte ortalama 90 km sürat

be running at 100 km miles an hour

saatte 100 km hızla gitmek Fiil

break off for half an hour

yarım saat ara vermek Fiil

drive along at 100 km an hour

saatte 100 km gitmek Fiil

every quarter of an hour

her çeyrek saatte bir

go a hundred kilometers an hour

saatte yüz kilometre gitmek Fiil

go at fifty miles an hour

saatte elli mil gitmek Fiil

interval of half an hour

yarım saatlik ara

kilometers) an hour

saatte 100 km

last an hour

bir saat sürmek Fiil

last an hour

bir saat dayanmak Fiil

last an hour

bir saat boyunca devam etmek Fiil

quarter of an hour

çeyrek saat

quarter of an hour

çeyrek

recess for an hour

bir saatlik ara vermek Fiil

relax an hour

bir saat dinlenmek Fiil

run 100 km an hour

saatte 100 km gitmek Fiil

start at intervals of an hour

her yarım saatte bir kalkmak Fiil

throttle down a car to thirty miles an hour

arabanın süratini saatte 30 mile indirmek Fiil

travel at a rate of 100 km an hour

saatte 100 km yol yapmak Fiil

an hour from here

buradan bir saat

an hour's delay

bir saatlik gecikme

an hour's drive away

arabayla bir saatlik mesafede

an hour's remission

bir saatlik dinlenme

assign an hour for a meeting

bir toplantı için saat tayin etmek Fiil

assignation of an hour for a meeting

randevu için bir saat tayini

at an hour's notice

saati önceden haber vererek

at an hour's notice

bir saat önceden haber vererek

move an hour ahead

bir saat ileri almak Fiil

not worth a day's/an hour's purchase

yaşama ümidi yok/ölümü yakın/ancak bir günlük/bir saatlik ömrü var.

put in an hour reading newspapers

gazeteleri okumaya bir saat ayırmak Fiil

restrict to thirty miles an hour in built-up areas

meskûn bölgeler trafiğinin azami hızını otuz mil ile sınırlamak Fiil

snatch an hour's sleep

bir saat kadar bir uyku çekmek Fiil

at an unearthly hour

uygunsuz bir saatte

at an unearthly hour

sabahın köründe

at an unseasonable hour

uygunsuz zaman

get up at an unearthly hour

çok erken kalkmak Fiil

in an evil hour

uğursuz saatte.
In an evil hour I agreed to marry him.