1. parçalanmış (olarak), parça parça, parçalara ayrılmış (bir şekilde), parçalar halinde.
    to tear asunder:
    parçalamak, parça parça etmek.
    The boat was torn asunder by the storm.
  2. birbirinden ayrı/uzak.
    The war forced the parents and children asunder: Harp çocuklarla ebeveynleri
    birbirinden ayırdı.
    to come asunder: ayrılmak, kopmak.
    to put asunder: ayırmak.
    as wide asunder as the poles: kutuplar kadar birbirinden uzak.
kır(ıl)mak, kop(ar)mak.
kopmak Fiil
ikiye ayrılmak Fiil
tamamen zıt.
to be poles apart/asunder: (fikirleri/düşünceleri/görüşleri/zevkleri vb.) birbirine
zıt olmak.
Politically they were poles apart.
yırtıp iki parçaya bölmek.