1. İsim (bkz: ketchup )
  2. İsim keçap: baharatlı domates salçası.
(a) (âni hareketle) yerden almak, tutup kaldırmak, (b)
catch up on/with: yetişmek, (bilgisini)
tazelemek/yenilemek, güncelleş(tir)mek.
to catch up on one's reading. (c)
catch up with: ulaşmak, yetişmek, haklamak, hakkından gelmek.
I'll catch up with you: Size yetişirim.
Let's hurry and catch up with them. When will Britain catch up with Japan in industrial production?
He told the police where the murderer was hiding, so the police caught up with him: Katilin saklandığı yeri polise bildirdi, böylece polis katili hakladı (yakalayıp tevkif etti). (d)
catch up in: dalmak, kapılmak, yakalanmak, (istemeyerek) kendini kaptırmak, garkolmak.
He was caught up in his work: İşine dalmıştı.
He was caught up in the war in China: Çinde savaşa yakalanmıştı. (e)
catch up on: (bir kimsenin) ufak hatalarını/yanlışlarını yakalamak/düzeltmek.
We caught the teacher up on a number of details. (f) bitirmek, tamamlamak.
I have to catch up on writing letters, so I can't come out.