1. an, lâhza.
    Not for an instant did I believe he had lied. (At) the instant I saw him I knew he was my brother.
  2. çok kısa zaman, saniye.
    in an instant: saniyesinde, hemen, şimdi, çok kısa zamanda.
    I'll be ready in an instant.
  3. ânî, derhal.
    Come here this instant: Derhal buraya gel.
    The medicine gave instant relief from
    the pain: İlâç derhal ağrıyı dindirdi.
    The novel was an instant success: Roman, derhal başarı kazandı.
  4. ivedi, âcil, mübrem.
    When there is a fire, there is an instant need for action.
  5. bu ay, içinde bulunduğumuz ay.
    on the 5th instant: bu ayın 5'inde.
    Your letter of the 9th instant:
    9 tarihli mektubunuz.
  6. (gıda vb.) hazır, su veya sütle karıştırılınca hazır olan,
    k.d. şipşak, kolayca hazırlanan.
    instant
    pudding/soup/coffee.
  7. şimdiki, halihazır.
  8. (şiirde) ânide, derhal, hemen, derakap, ânında.
anlık mesaj İsim, Yazılım
anlık mesajlaşma İsim, Yazılım
şipşak (argo)
şıp diye (argo)
göz açıp kapayıncaya kadar Zarf
anında
ayın sekizinde
belli bir an
derhal, akebinde, (bir olay) olur olmaz.
The instant I came: Ben gelir gelmez.
The instant
I hear from him: Ondan haber alır almaz.
The instant he came in the door, everyone stopped talking: O içeri girer girmez herkes konuşmayı kesti/sustu.
on the instant: derhal, derakap.
içinde bulunulan ay sonu
işbu dava İsim, Hukuk
neskafe
toz kahve
hazır kahve
yardımcı danışman
anında kovulma
fotoğraf filmini hemen tab eden fotoğrafçı dükkânı
acil yardım
ağır çekim(sports)
derhal tekrarlama, sıcağı sıcağına gösterme/yayınlama: kaydedilen bir olayın (maç vb.) vakit geçirmeden yayınlanması. İsim
birden ilgisini yitirmek Fiil
acil yardım ihtiyacında olmak Fiil
birine hemen içi ısınmak Fiil
birine hemen kanı kaynamak Fiil