1. örmek.
    knit stockings out of wool = knit wool into stockings: yün çorap örmek.
    knit sth up:
    örerek tamir etmek.
    She often knits while reading. She is knitting a sweater.
  2. birleştirmek, sıkı sıkıya bağlamak.
    Mortar is used to knit bricks together. knit broken bones. The
    two families are knit together by common interests.
    a well-knit frame: iyi yapılı vücut.
    loosely knit frame: gevşek yapılı vücut.
  3. (kaşları) çatmak.
    knit the brows: kaş çatmak.
    He knit his brows: Kaşlarını çattı.
  4. birleşmek, kaynaşmak, bitişmek, birbirine yapışmak/kaynamak.
    I hope the 2 edges of the broken bone
    will knit (together) smoothly: İnşallah kırık kemikler birbirine düzgünce kaynar.
  5. (kaş) çatılmak, uçları birbirine yaklaşmak.
  6. örgü, örülmüş giysi.
kaynamak Fiil
(insanlarla ilgili olarak) birbirine sıkıca bağlı
düz örgü. İsim
arış örgü.
warp-knitted: arış örgülü, tezgâhta uzunlamasına örülmüş. İsim
güçlü kuvvetli
yapılı
çatık kaşlar İsim
çetik İsim, Giyim ve Moda
ortak çıkarlarla birleşmiş
komplo hazırlamak Fiil
gevşek yapılı