1. kamçı ucu.
  2. vurma, vuruş, darbe, kamçı darbesi.
    He was given 20 lashes.
  3. (kamçı vb. gibi) vuran/acıtan şey.
  4. ânî/seri hareket.
  5. çarpma, kamçılama (yağmur damlalarının, dalgaların vb. bir yüzeye hızla çarpması gibi).
    The lash of waves on the rocks.
  6. kirpik.
  7. yerme, azarlama, alaylı/acı söz, hakaret.
    the lash of an angry woman's tongue.
  8. dayak cezası.
    Mutinous sailors sentenced to the lash.
  9. kamçılamak, kırbaçlamak, (kamçı ile) vurmak/dövmek.
    He lashed the horse across the back with his whip.
  10. kamçılayarak sürmek, sevketmek, yedmek.
  11. azarlamak, ayıplamak, kınamak.
    lash someone with one's tongue: birini şiddetle azarlamak/haşlamak.
  12. yermek, hicvetmek, taşlamak.
  13. (şiddetle) çarpmak, vurmak.
    The sea lashs against the cliffs. The hailstones lashed (against) my face.
    The rain was lashing at/against the windows.
  14. galeyana getirmek.
    lash oneself into a fury: çok öfkelenmek.
    lash someone into (a state):
    (bir duruma) sürüklemek/getirmek.
    The speaker lashed his listeners into a fury: Hatip dinleyicileri gazaba getirdi.
  15. hızla savuşmak, tüymek, hızla geçip gitmek.
  16. (kamçı gibi) vurmak/çarpmak.
    The lion/the crocodile lashed its tail.
  17. bağlamak.
    lash one thing to another = lash things together: (iple) birbirine bağlamak.
    lash
    sth down: sıkıca bağlamak, bağlayarak muhafaza etmek.
  18. İsim gemi ile taşınıp nehire indirilen ve içerilere yük taşıyan mavna [
    = Lighter Aboard SHip ].
dinleyicilerini çok öfkelendirmek Fiil
birini sözle paylamak Fiil
değnek cezası İsim
kırbaç cezası İsim
yeniliğe karşı halkın tepkisi
şiddetli tepki
çok öfkelenmek Fiil
(sözle/yazı ile veya fi'len) saldırmak, hücum etmek, çatmak, sert ve ânî çıkış yapmak.
The article
lashed out at social injustice.
The horse lashed out at me: At bana çifte attı.
The speaker lashed out at the government: Hatip hükümeti şiddetle eleştirdi.
büyük masraflar açmak Fiil
kıç atmak Fiil
eleştiriye uğramak Fiil