1. istiridye
    (Ostrediae).
  2. tavuk sırtının iki tarafında istiridye şeklindeki lezzetli et parçası.
  3. çıkar/menfaat sağlayan şey, kazanç/çıkar kaynağı.
    The world was his oyster: Çok sevindi, sevincinden
    çılgına döndü, dünyalar onun oldu.
    When Bill won the scholarship he felt as though the world was his oyster .
  4. suskun, az konuşan kimse.
    He's a regular oyster: Ağzı çok sıkıdır, çok ketumdur, sır vermez.
    close
    as an oyster: çenesini bıçak açmıyor.
  5. istiridye yetiştirmek/yakalamak.
yapışkan bir kimse olmak Fiil
(pişirilip yenilen) taşak, (koç, teke, dana vb.). prairie oyster.
inci midyesi.
inci istiridyesi
(Pteriidae).
(pişirilip yenilen) dana taşağı.
istiridye yavrusu.
istiridye satan lokanta vb.
istiridye lokantası İsim
istiridye yatağı
istiridye yatağı, denizin sığ sularında istiridye yetiştirilen yer.
deniz saksağanı, istiridye avcısı
(Haemotopus palliatus). Amerikaya mahsus siyah-beyaz tüylü,
küçük yumuşakçalarla beslenen kuş.
istirdye yengeci
(Pinnotheres ostreum): istiridye kabuğu içinde yaşayan küçük yengeç.
istiridye gevreği: istiridye ve çorba vb. ile yenilen ufak, yuvarlak, tuzlu bisküvi.
midye çiftliği
midye çiftçisi
istiridye avı
istiridye çatalı: istiridye, midye, karides vb. yemeye mahsus üç parmaklı çatal.
salsify.
ayı pençesi İsim, Botanik
istiridye ekme, çoğaltmak için su altına istiridye yerleştirme.
istiridye tohumu: çoğaltmak için başka yere nakledilen küçük istiridye (
seed oyster ile ayni anlama gelir.).
istiridye kabuğu.
kirli beyaz, griye çalan beyaz.