yer.
This would be a good place for a picnic. Please save my place for me. I found the place where I left off reading.
İsim
uzay, mekân.
time and place .
İsim
nokta, benek, ufak yer.
a decayed place in a tooth. There's a sore place on my leg where I bumped the table.
İsim
durum, mevki, yer.
a place in the sun: iyi bir durum.
If I were in your place: Yerinizde olsaydım …
İsim
sebep, vesile.
There was no place for such a behavior: Böyle davranmaya sebep yoktu.
İsim
mevki, makam.
Persons in high places in government.
İsim
görev, vazife.
It is not my place to do it: Bunu yapmak benim görevim değil/bana düşmez.
İsim
yüksek makam/rütbe.
Aristocrats of power and place.
İsim
memuriyet, kadro.
Several places have not been filled.
İsim
bölge, mıntaka.
to travel to distant places.
İsim
şehir, kasaba, köy, meskûn yer.
İsim
(belirli bir işe tahsis edilmiş) yer/bina, ev, hane.
a place of worship.
İsim
binanın belirli bir yeri, yer, köşe.
The kitchen is the sunniest place in the house.
İsim
konut, ev, mesken.
Have dinner at my place. They have a beautiful place in the country.
İsim
fırsat, uygun yer/mevki.
There's a place in this town for a man of his talents.
İsim
(a) basamak, hane, ondalık sayı sisteminde bir rakamın bulunduğu yere atfedilen bağıl değer, (b)
places: rakam sayısı.
İsim, Matematik
(yarışmada) derece.
He won first place.
İsim
at yarışında ikincilik.
İsim
yol, geçit, geçiş yeri.
to make place for the gentry.
İsim
yerleştirmek, yerli yerine koymak, düzenlemek, tanzim etmek.
place the silverware on the table for dinner.
Fiil
vermek.
to place an advertisement in the newspaper.
Fiil
sunmak, takdim/tevdi etmek.
to place evidence with the district attorney.
Fiil
(işe/memuriyete) atamak, tayin etmek.
Fiil
(işe vb.) yerleştirmek/koymak.
The agency had no trouble placing him with a good firm.
Fiil
yer vermek, … olarak tanımak.
to place health among the greatest gifts of life.
Fiil
görevlendirmek, görev vermek, göreve yerleştirmek.
Fiil
(bir yere/duruma/konuma vb.) koymak/getirmek.
be awkwardly placed: zor/acayip bir durumda olmak.
Fiil
tanımak, teşhis etmek, (kim olduğunu) çıkarmak/hatırlamak.
I remember his name, but I cannot place him: Adını hatırlıyorum ama kim olduğunu çıkaramadım.
Fiil
(para) yatırmak, yatırım yapmak, sermaye koymak.
Fiil
sınıflandırmak, bir sınıfa/gruba sokmak/koymak/ayırmak.
The army placed him in the infantry.
Fiil
tevdi/emanet etmek.
I place this matter in your hands: Bu işi sana tevdi ediyorum.
place a book with a publisher: bir kitabı yayınevine kabul ettirmek.
Fiil
(sesine) gerekli ton ve âhengi vermek, notaların hakkını vermek.
Fiil
(yarışmada vb.) (a) derece almak (1, 2, 3üncü), (b) (at yarışında) ikinci gelmek.
Fiil
yüklük, yatak koymağa mahsus kapılı/perdeli bölme.
İsim
ticaret işletmesinin yeri
ketumluk gerektiren mevki
gizlilik gerektiren mevki I
gizlilik gerektiren mevki
ondalık basamak
Fiil, Bilgi Teknolojileri
yer vermek, meydan/sebebiyet vermek.
yüksek tapınak: eski Sami ırkından gelen kavimlerin yüksek yere yaptıkları mabet.
İsim
yerli yerinde, düzgün, muntazam
en son sınır, son had, limit.
İsim
medenî kolaylıkların ulaştığı son nokta, (özellikle Kanadanın kuzeyinde) gelişmemiş, çetin tabiat koşullarına
maruz yer, uzak/ücra/kuş uçmaz kervan geçmez yer.
İsim
başlangıç/çıkış noktası, bir girişimin başladığı nokta.
jumping-off point ile ayni anlama gelir.
İsim
mektup bu toplanma merkezi
pazar yeri, çarşı, hal.
İsim
ticaret âlemi, piyasa.
İsim
manevî değerlerin, fikirlerin karşılaştığı, teati edildiği ve derecelendirildiği görülmez âlem.
the marketplace = market place of ideas. the literary marketplace = market place.
İsim
(a) toplantı yeri, (b) uğrak, (c) randevu.
bir yerden bir yere oynatmak
Fiil
nowhere ile ayni anlama gelir. hiçbir sonuca/amaca/neticeye.
That kind of talk will get you nowhere: O tarzda konuşmak seni hiçbir sonuca ulaştırmaz.
(tren) demiryolu içtinap durağı
(at yarışlarında) bahis oynama
davetlilerin sofradaki yerlerini gösteren kart.
İsim
(Br) masrafları geri almak
Fiil
malları yere indirmek
Fiil
yer tutucu
Bilgi Teknolojileri
(futbol) yerden vuruş, topu yere koyarak vurma.
İsim
sofra takımı: sofrada bir kişi için konulan tabak, kaşık, çatal, bıçak, bardak vb.
İsim
ciro edilebilir bir belgenin ödenme yeri
vukubulmak, (vaki) olmak, vukua/meydana gelmek.
tenth ile ayni anlama gelir. onda birler basamağı, virgülün sağındaki ilk basamak.
âşıkların gizli buluşma yeri.
(a) su kaynağı, çeşme, (b) kaplıca, içmeler, maden suları bulunan yer, (c) plaj.