1. veba, taun, çok tehlikeli salgın hastalık.
  2. bela, musibet, felaket.
    a plague of war.
  3. dert, baş belası.
  4. üzmek, azap /eziyet vermek, taciz/tazip/rahatsız etmek, başına bela kesilmek.
    The question of his
    future plagues him with doubt.
  5. şiddetle cezalandırmak, üzerine âfet salmak, felaket yağdırmak, belasını vermek.
    Those whom the gods had plagued.
  6. tauna uğratmak, veba salgınına duçar etmek, tehlikeli hastalık yaymak/bulaştırmak.
  7. başına bela kesilmek, eziyet/işkence vermek, derde/ıstıraba duçar etmek, belaya/felakete uğratmak.
birinin başına bela kesilmek, musallat olmak, başının etini yemek.
birşeyden vebalı görmüş gibi kaçmak Fiil
kara veba.
hıyarcıklı veba. İsim
rinderpest
ördek vebası: virüslerin sebep olduğu öldürücü ördek hastalığı. İsim
tavuk vebası.
Büyük Afet: 1665'te Londrada çıkan hıyarcıklı veba salgını. İsim
bir salgının kurbanı
verem.
verem, akciğer veremi. İsim
veba basili
! Kahrolsun! Allah belasını versin!
birinin hayatını zehir etmek Fiil
birini soru yağmuruna tutmak Fiil
deride kanayan nokta. İsim
veba/tehlikeli salgın hastalık bölgesi. İsim
isyan/karışıklık bölgesi. İsim
! Kahrolsun! Allah belasını versin!
kahrolasıca! kör olasıca!