1. Zarf oldukça, bir dereceye kadar.
    rather a lot: oldukça fazla, bir hayli.
    rather fat: oldukça
    şişman, şişmanca.
    rather good. a rather cold day. I'm feeling rather better.
  2. Zarf aşağı yukarı, hemen hemen.
    I rather thought so.
  3. Zarf daha doğrusu.
    He came home late last night, or rather very early this morning.
  4. Zarf -den ise, -e tercihan.
    He'd die rather than yield: Teslim olmaktansa ölür= ölür de teslim olmaz.
  5. Zarf daha ziyade, -den ziyade.
    It was what he meant rather than what he said: (Önemli olan) sözlerinden
    ziyade maksadı idi.
    I rather think we have met before: Daha önce görüştük gibime geliyor.
  6. Zarf tersine, aksine, bil'akis.
    The sick man is no better today, rather he is worse: Hasta adamın durumu
    bugün iyi değil tersine daha fena.
    It's not generosity, rather self interest.
  7. Ünlem evet! elbette! tabiî! ziyadesiyle!
tercihan, daha iyi(si).
I had (=I'd) rather not do it: Yapmasam daha iyi.
I had rather go:
Gitsem iyi olur= Gitmeyi tercih ederim= Daha iyisi gideyim= Bana kalırsa gideceğim.
daha doğrusu (bir sözü düzeltmek/açıklamak için kullanılır).
His autobiography, or rather memoirs,
is ready for publication: Öz-yaşam öyküsü, daha doğrusu anıları yayınlanmaya hazır.
zavallı tip
tercihan.
Which would you rather do, go to the cinema or stay at home? Hangisini tercih edersin:
sinemaya gitmeyi mi, yoksa evde kalmayı mı?
yavaşça
alçakca
yavaşça
kısaca
yavaşça
yavaşça
mayhoş
iyice
bu sabah kendini iyi hissetmemek Fiil
plan yapmada acele davranmak Fiil
pahalıya mal olmak Fiil
ölçüyü aşmak Fiil
bir şey abartmak Fiil
or
sooner): yeğ tutmak, tercih etmek.
I'd rather: …'i tercih ederim.
I'd rather have
a glass of milk.
I'd much rather he went with you: Seninle gitmesini tercih ederim.
bir gösteriyi uyutucu bulmak Fiil