see through

  1. (a) iyice/içyüzünü anlamak/kavramak, farkına varmak, gerçeği görmek.
    He could see through her lies.
    (b) başarmak, tuttuğunu koparmak, sonuna kadar sebat etmek/dayanmak.
    He saw the project through.
    A ton of coal will see us through winter: Bir ton kömür kışa yeter/bizi yaza çıkarır.
  2. sebat etmek, sonuna kadar dayanmak, bitirinceye kadar uğraşmak.
    We are determined to see it through
    whatever the cost: Ne pahasına olursa olsun yapıp bitirmeye kararlıyız.
birinin gizli plânlarını farketmek, tuzağına düşmemek.
apaçık görmek Fiil
birinin oyununu çakmak Fiil
birinin oyununu çakmak Fiil
.: birinin gizli düşüncelerini sezmek, zihninden geçenleri keşfetmek.
bir işi başarmak Fiil
bir mücadeleyi sonuna kadar götürmek Fiil
bir eserin basılmasına nezaret etmek Fiil
birinin ciğerini okumak Fiil
birinin ruhunu okumak Fiil
müşkül zamanında birinin elinden tutmak/sıkıntısını atlatana kadar yardım etmek.
birine sıkıntısını atlatana kadar yardım etmek Fiil
birşeyi tamamlamak Fiil
birşeyi sonuna kadar götürmek Fiil
birşeye birinin açısından bakmak Fiil
birşeyi birinin gözünden görmek Fiil
birşeyi birinin açısından görmek Fiil
bir işi sonuna kadar götürmek Fiil
dünyayı toz pembe görmek Fiil
saydam, şeffaf, çok ince, içini gösteren (kumaş/elbise).
a see-through = see-thru blouse.
saydamlık, şeffaflık.