(birinden fikir/akıl) danışmak.
She took counsel with her lawyer: Avukatına danıştı.
bir meseleyi daha yüksek bir makama götürmek Fiil
birine danışmak Fiil
her iki taraftan da armağan almak Fiil
emek vermek Fiil
aksi tarafı tutmak.
birine itiraz etmek Fiil
birisiyle aynı fikirde olmamak Fiil
karşı gelmek/çıkmak, muhalefet/itiraz etmek, kabul etmemek, aksini iddia etmek, ayrı/zıt fikirde olmak.

He took issue with me on my proposal.
I take issue with you on that point: Bu noktada sizinle aynı fikirde değilim.
ihtiyatla karşılamak.
bir metinde istendiği gibi değişiklikler yapmak Fiil
birine saygısızlık etmek Fiil
birinin malına tecavüz etmek Fiil
taşınmak Fiil
biriyle bir eve geçmek Fiil
okurlarını sürüklemek Fiil
bir işi itinayla yapmak Fiil
çok uğraşmak, didinmek.
birinden yana çıkmak Fiil
biriyle aynı seviyede olmak Fiil
birisi ile aynı seviyede/rütbede olmak.
birine sığınmak Fiil
birinin tarafıni tutmak Fiil
birinin tarafını tutmak Fiil
bir konu hakkında milletvekiline başvurmak Fiil
hayatın lûtfuna da kahrına da aynı tahammülü göstermek.
You have to take the bad with the good.
zorluğa/meşakkate seve seve katlanmak.
One must take the rough with the smooth: Nimete erişmek
için meşakkate katlanmalıdır.
… : gidip … in yanına yerleşmek.
biriyle birlikte (birinin yanında) oturmak Fiil
arkadaş olmak.
take up with someone: birisiyle düşüp kalkmak, sıkıfıkı olmak.
arkadaşlık kurmak Fiil