-e kadar/değin/dek, -e gelinceye kadar.
to fight till death: ölünceyedek döğüşmek.
till now:
şimdiyedek, şimdiye kadar.
till I come: ben gelinceye kadar.
He will not come till you invite him: Sen davet etmezsen gelmeyecek.
to laugh till one cries: gözlerinden yaş gelinceye kadar gülmek.
till today/evening/ ten o'clock: bügüne/akşama/saat ona kadar.
to, unto
çift sürmek, tohum ekmek. Fiil
pullukla/sapanla tarla sürmek. Fiil
kasa. İsim
para çekmecesi, kıymetli eşyanın saklandığı göz. İsim
(a) buzul tortusu (çakıl, kum, kil karışımı), (b) sert kil. İsim, Jeoloji