1. özel, kişisel, kişiye özel, şahsî, zata mahsus.
kendi kendini aldatma.
to be a fool to oneself: kendi kendini aldatmak.
He's a fool to himself:
Kendi kendini aldatıyor (Enayiliğine doymasın).
benimsemek Fiil
bent etmek Fiil
(a) kendine gelmek, ayılmak, (b) kendine/iradesine hâkim olmak.
kendine gelmek, ayılmak, şuuruna hâkim olmak.
yakışmayan
kendini göstermek Fiil
haberleri kendine saklamak Fiil
(başkalarından) uzak durmak, içine kapanmak, kabuğuna çekilmek.
keep oneself to oneself: kimseye
sokulmamak.
They keep to themselves: Kimseye sokulmuyorlar.
She doesn't go out much, she likes to keep herself to herself.
Fiil
sır (olarak) saklamak, başkasına söylememek, açıklamamak, açığa vurmamak.
He knew what the facts were,
but kept them to himself.
Fiil
mırıldanmak Fiil
homurdanmak Fiil
mırıldanmak Fiil
tahayyül etmek Fiil
bir şeyi kendine saklamak Fiil
düşünmek, kendi kendine söylenmek.
I woke up early and said to myself: "Shall I get up?"
kendi kendine konuşmak Fiil
bir başarıdaki büyük payı kendisine ayırmak Fiil
umutsuzluğa kapılmak Fiil
yapacak kadar alçalmak Fiil
kendini duruma uydurmak Fiil
kendini yeni duruma uydurmak Fiil
kendini bir şeye alıştırmak Fiil
kendini duruma uydurmak Fiil
kendini bir şeye bağımlı kılmak Fiil
bir işe kolları sıvamak Fiil
kendini bir işe adamak Fiil
birine başvurmak Fiil
intibak etmek Fiil
kendini çevreye uydurmak Fiil
kendini çevreye uydurmak Fiil
soyulmaya müsaade etmek Fiil
kişinin kendini görevine vermesi
kişinin kendini derslerine vermesi
kendini görevine vermek Fiil
iltihak etmek Fiil
kendini adamak, hasretmek, vakfetmek.
I committed myself to write the most comprehensive English-Turkish Dictionary.
yatağa düşmek Fiil
sadece gerçekler üzerinde konuşmak Fiil
kendini tavsiyede bulunmakla sınırlandırmak Fiil
eve kapanmak Fiil
kendini konu ile sınırlamak Fiil
kendini duruma uydurmak Fiil
kanuna uymak Fiil
kanuna göre hareket etmek Fiil
bir şeyi yapmaya kendini yetkili saymak Fiil
kendi başına parti kurmak Fiil
yapmacık davranış ; bir şey yapmak zorunda kalmak .
ağlaya ağlaya uyuyakalmak.
She cried herself to sleep: Ağlaya ağlaya uyuyakaldı.
kendinin ehliyetli bulunduğunu beyan etmek Fiil
suçsuz olduğunu ilan etmek Fiil
masum olduğunu belirtmek Fiil
kendini yeni bir işe adamak Fiil
kendini hayır işlerine vermek Fiil
önemli bir tavır takınmak Fiil
aşırı içkiyle kendini öldürmek Fiil
sermaye sağlayacağını taahhüt etmek Fiil
bir şeyin iyice zevkini çıkarmak Fiil
erken gelmeye gayret etmek Fiil
elinden gelen çabayı göstermek Fiil
kendini bir riske maruz bırakmak Fiil
kendini eleştirilere hedef yapmak Fiil
kendini tehlikeye maruz bırakmak Fiil
kendisini gülünç duruma düşürmek Fiil
çaba göstermek Fiil
kıyabilmek, içi götürmek, … derecede insafsız olmak.
How can you find it in your heart to beat that child?
dostlarıyla ters düşmek Fiil
kendini yangından çıkmış gibi hissetmek Fiil
kendini çok çalışmaya zorlamak Fiil
kendini içkiye vermek Fiil
biriyle cinsel ilişkiye girmek Fiil
biriyle beraber olmak Fiil
kendini bir şeye vermek Fiil
polise teslim olmak Fiil
adalete teslim olmak Fiil
kendini soğuğa alıştırmak Fiil
kendine profesör deme hakkı olmamak Fiil
kabahati kendine bulmak, kendini sorumlu tutmak.
You have only yourself to thank for this: Kabahati
başkasında arama, kabahat sende!
yoksul hayatına alışmak zorunda kalmak Fiil
kendi geçimini sağlayacak durumda olmama
bir şeyi canının istediği kadar yapmak Fiil
kendini iftiraya maruz bırakmak Fiil
kendini eleştiriye açık tutmak Fiil
eleştiriye maruz kalmak Fiil
kendisini eleştiriye maruz bırakmak Fiil
kendini halkın kınamasına maruz bırakmak Fiil
kendini gülünç yapmak Fiil
hayallere kapılmak Fiil
bir şeye vasıta olmak Fiil
(kötü bir işe) adı karışmak, methaldar olmak, (bir işte) parmağı olmak.
Don't lend yourself to foolish
schemes. I shall not lend myself to your scheme.
kendini dinlemekten zevk almak Fiil
… ile yetinmek/iktifa etmek.
birine hoş görünmek Fiil
kendini cezaya maruz kılmak Fiil
cezai kovuşturmaya neden olmak Fiil
cezai takibata neden olmak Fiil
birine hoş görünmek/iltifat etmek, yüzüne gülmek, gözüne girmeye çalışmak.
bir şarta tabi olmak Fiil
bir görevi yerine getirmek için metanetini ele almak Fiil
bir konuşma yapmak için cesaretini takınmak Fiil
yabancılık duymak
yanında metelik bile bulunmamak
birine açılmak Fiil
kamuoyuna karşı gelmek Fiil
kamuoyuyla muhalefete düşmek Fiil
kendini birine tanıtmak Fiil
okurken uyuyakalmak.
read someone to sleep: kitap okuyup uyutmak.
işine kendini uydurmak Fiil
bir şeye razı olmak Fiil
kanuni kovuşturmaya uğramak Fiil
kanuni takibata uğramak Fiil
tevekkül etmek Fiil
kaderine katlanmak Fiil
kendini birinin kılavuzluğuna terk etmek Fiil
kendini bir şeye inhisar ettirmek Fiil
kalkınmak Fiil
bütün kuvvetini toplamak Fiil
kendini zorlamak.
bir işi ay sonundan önce bitirmeyi kafasına koymak Fiil
görünmek Fiil
kof çıkmak Fiil
kendini gösterememek.
kendini eleştiriye maruz bırakmak Fiil
itaat etmek Fiil
kendini disipline sokmak Fiil
kanuna boyun eğmek Fiil
kanuna teslim olmak Fiil
kendini kötü etkiye maruz bırakmak Fiil
adalete teslim olmak Fiil
adalete teslim olmak Fiil
polise teslim olmak Fiil
birine takılmak.
birinin insafına/merhametine sığınmak,
k.d. ocağına düşmek.
yararlanmak, faydalanmak, istifade etmek, kullanmak.
You should avail yourself of every chance to
improve your English: İngilizcenizi ilerletmek için her fırsattan yararlanmalısınız.
(bir şey yapmak için) fırsattan yararlanmak, fırsatı kaçırmamak.
They availed themselves of the opportunity
to hear a fine concert free of charge: Güzel bir konseri bedava dinlemek fırsatını kaçırmadılar.
gücü ötesinde
zor durumda bulunmak, müşkülâta saplanmak.
davacının mahkeme masraflarını yüklenmeye mahkûm edilmesi
kendine şöhret yapmak/ün kazanmak, ün salmak, ad/isim yapmak, tanınmak, meşhur olmak.
birine karşı minnet altında kalmak.
dışarı çıkmak, helâya gidip rahatlamak, (büyük/küçük) abdest yapmak, def'i hacet etmek.
kendine bir şişe şarap ısmarlamak Fiil
kendine güzel bir hafta sonu tatilini uygun görmek Fiil
paraya kıyıp kendine yeni bir palto almak Fiil
kendini sabırlı olmaya zorlamak Fiil
çok kaygılanmak Fiil