1. (a) heyecana getirmek, heyecanlandırmak, hislerini tahrik etmek/ kamçılamak.
    The politician worked
    the crowd up until they shouted together.
    be worked up about sth: bir şey için heyecanlanmak/hiddetlenmek. (b) (ayrıntılı olarak) hazırlamak, emek sarfetmek, emekle vücude getirmek.
    work up some plans. (c) kurmak, düzenlemek, geliştirmek, yapmak.
    He worked up the firm from nothing. (d) (tedricen) tamamlamak/bitirmek.
    work up into: haline getirmek.
    to work up the notes into a book.
    work up an appetite: çalıştırarak acıktırmak.
kalabalık bir müşteri çevresi kurmak Fiil
isyan hazırlamak Fiil
ter atmak Fiil
terlemek Fiil
susamak Fiil
bütün depoyu tüketmek Fiil
iştah duymak Fiil
birşeyi toparlamak Fiil
birşeyi ilerletmek Fiil
birşeyi geliştirmek Fiil
-e hazırlanmak; -i amaçlamak; -e varmak.
birşeyi yapmak için kendini hazırlamak Fiil
birşeyi yapmaya hazırlanmak Fiil
zor birşeyi yapmaya hazırlanmak Fiil
kendini birşeye hazırlamak Fiil
çok işi olmak Fiil
çok işi olmak Fiil
boğazına kadar işe batmış olmak Fiil
işten göz açamamak Fiil
işi başından aşkın olmak Fiil
işe ara verme
işi paylaştırmak Fiil
takipçilik işi
birikmiş işleri temizlemek Fiil
bir eserde hatalar bulmak Fiil
bir işin son cilasını çekmek Fiil
işinıhızlandırmak Fiil
işini hızlandırmak Fiil
iş almak Fiil
kendini tamamıyla işine vermiş
işe erken gelmek Fiil
çalışarak (mesleğinde) ilerlemek Fiil
mesleğinde ilerlemek Fiil
başını derde sokmak.
birini çok kızdırmak Fiil
birini çok heyecanlandırmak Fiil
birini çok öfkelendirmek Fiil
birini çok üzmek Fiil
kendini üzmek Fiil
durduk yerde heyecanlanmak Fiil
yok yere sinirlenmek Fiil
durup dururken üzülmek Fiil