lost

  1. Adjective kaybolmuş, zayi olmuş, yit(iril)miş.
    lost friends. It's no use to think about one's lost youth.
  2. Adjective yitik, kayıp.
    lost articles. lost dog/keys/money.
    lost- property (office): kayıp eşya bürosu.
  3. Adjective kendini kaybetmiş, yolunu şaşırmış, kayıp, izi bulunamayan.
    lost children. lost in mists. He was soon lost in the crowd.
  4. Adjective ziyan/heder olmuş, israf edilmiş, yararlanma fırsatı kaçırılmış.
    a lost advantage.
  5. Adjective kaybedilmiş, yenilgi/mağlûbiyetle sona ermiş.
    a lost battle. a lost chance.
  6. Adjective mahvolmuş, tahrip edilmiş, telef/yok olmuş.
    lost ships.
  7. Adjective dalgın, (düşüncelere) dalmış.
    He seems lost in thought. He was reading his book, completely lost to the world.
  8. Adjective ümitsiz, meyus, kederli.
    His eyes had a frantic, lost look.
  9. Adjective (bkz: lose )
açıkta kalmak Verb
dilini yutmuş olmak Verb
dilinıyutmuş olmak Verb
sol gözünü kullanamaz olmak Verb
batmak Verb
(gemi) batmak Verb
(önerge) kabul edilmemiş olmak Verb
zayi olmak Verb
kaybolmak Verb
kaybolmuş olmak Verb
sermaye kazanç ve zararları Noun
işçi-işveren anlaşmazlığı nedeniyle kaybolan işgünü
işgünü kaybı
yararlanılmamış iskonto
edememek Verb
kaybolmak Verb
arazi olmak Verb
duman olmak Verb
kaybolmuş gözüyle bakmak Verb
kaybolmuş nazarıyla bakmak Verb
birini kayıp kabul etmek Verb
nefret, düşmanlık, husumet.
There was no love lost between the two brothers.
uçağı kayıp saymak Verb
bulunan eşya
lukata
kaybolan eşya
denizde kayıp
kaybedilmiş/ümitsiz dava, başarı olanağı bulunmayan girişim/atılım. Noun
ümitsiz vaka Noun
başarılı olması imkansız iş, durum veya kişi Noun
(US) Br kayıp çek
kaybolmuş çek
zaman hattında (180 derece meridyeni) batı boylamından doğu boylamına geçilirken kaybedilen ve nazarı dikkate alınmayan gün
iskonto kaybı
kayıp/kaybolmuş nesil: Noun
Dünya Savaşının bitiminde olgunluk çağına gelen, kültürel ve duygusal kararlılıktan yoksun nesil. Noun
bu nesle mensup Amerikan yazarlarından bir grup:
E. Hemingway, Fitzgerald, Dos Passos vb. Noun
düşünceli
dalgın
transitte kaybolmuş
kayıp belge
kayıp senet
etkisiz, tesirsiz.
Good advice is lost on him.
to be lost on: etkilenmemek, tesir edememek, etkisiz/tesirsiz kalmak.
kaybolmuş fırsat
kaçan fırsat
kaybolmuş fırsatı
konşimentoda bulunan bu şarta göre sefer esnasında yük zayi olsa bile navlun taşıyıcıya ödenir
(deniz sigortası) ziyana uğrasın uğramasın (gemi sefere çıktıktan sonra yapılan deniz sigorta poliçelerine
konulan bu kloz ile sigortalının daha önced
sipariş alınmamasının ya da siparişin yenilenmemesinin nedenlerini açıklayan raporlar Noun
kaçırılan sipariş raporları Noun
kaybolmuş evrak
kaybedilmiş evrak
maaş kaybı
kazanç kaybı
kâr mahrumiyeti
kayıp eşya
mal kaybı
bulunmuş eşya
kayıp eşya bürosu Noun
kaybolmuş kıymetli kâğıtlar Noun
kayıp bilet
kaybolmuş zaman
iş kazasına bağlı işgücü kaybı
(a) tamamen ayrılmış, ilgisini kesmiş, kaybolmuş.
My son was lost to me when he married. (b) kapanmış,
olasılıksız, elinden çıkmış.
The chance of promotion was lost to him. (c) duygusuz, hissiz, vurdumduymaz.
He was lost to all sense of duty.
to be lost to all sense of shame: utanç duygusu kalmamak, ar damarı çatlamak.
kayıp aşiret: eski İsrailin Asurlulara esir düşen ve bir daha dönmeyen on kuzey aşireti. Noun
amortisman
kıymetten düşmek Verb
kaybolmuş (bulunamayan) vasiyetname
boğulmuş olduğuna hükmedilmek Verb
alkışlara boğulmak Verb
arada kaynamak, gümbürtüye gitmek, karambole gelmek Verb, Idioms
dalgınlaşmak Verb
tefekküre dalmak Verb
derin düşüncelere dalmak Verb
nakliyat sırasında kaybolmak Verb
gözden kaybolmak Verb
birini hiç etkilememek Verb
bütün mürettebatıyla batmak Verb
batıp tek kurtulan olmamak Verb
kayıp hisse senetlerinin geçersiz olduğunu ilan etmek Verb
hisse senetlerinin geçersiz olduğunu ilan etmek Verb
şirketle olan sözleşmesi sona ermeyen bir müdüre şirketçe ödenen meblağ
ayrıntılar içinde kaybolmak Verb
posta da kaybolmak Verb
postada kaybolmak Verb
arada kaynamak, gümbürtüye gitmek, karambole gelmek Verb, Idioms
birini gözden kaybetmek Verb
bir konuda çaptan düşmek Verb
az kaldı kaybediyordu
sahipsiz mallara bakma
kaybedilen toprakları geri almak Verb
kaybedilen sahayı yeniden ele geçirmek Verb
kaybolan zamanı telafi etmek Verb
bir şeyin kayıp değerini ödemek Verb
kaçırılan bir fırsatı yeniden ele geçirmek Verb
kayıp bir eşyayı bulmak Verb
kaybedilen bir şeyi ele geçirmek Verb
nüfuzunu/itibarını tekrar elde etmek.
kaybolan zamanı yakalamak Verb
kayıp malın değerinıalmak Verb
kayıp malın değerini anlamak Verb
kayıp bir eşyanın bulunup geri alınması
kaybolan enerjinin yeniden kazanılması
birbirlerini hiç sevmezler Noun
kayıp malları aramak Verb
kaybolan malları aramak Verb
istek formu (ya da kayıp sipariş formu
(stokta olmayan mal siparişlerini takip etmede kullanılan sistem
Kutsal Hazine Avcıları Proper Name, Cinema
Kayıp Dünya Proper Name, Cinema