1. Sıfat loş, sönük.
    a dim light/illumination. The light is too dim for me to see. a dim , flickering lamp.
  2. Sıfat bulanık, hayal meyal.
    to have a dim remembrance of: hayal meyal hatırlamak.
  3. Sıfat belirsiz, müphem.
    a dim outline/idea. He had a dim memory of the event.
  4. Sıfat donuk, silik.
    a dim color.
  5. Sıfat hafif, zayıf, anlaşılmaz.
    a dim sound.
  6. Sıfat hayal meyal gören, iyi seçemeyen, bulanık.
    eyes with dim tears, Her eyesight was getting dim.
  7. Sıfat ümitsiz, karanlık, olasılık dışı, elverişli görülmeyen.
    Her future looks dim.
  8. Sıfat anlayışsız, kalın kafalı, gabi.
  9. Fiil loşlaş(tır)mak, donuklaş(tır)mak, sön(dür)mek, karar(t)mak, silikleş(tir)mek.
    The lights in the theater began to dim.
  10. Fiil gölgede bırakmak.
  11. Fiil (otomobil) uzak farları söndürüp yakın farları yakmak.
(a) (ışık) sönükleşmek, (b) (hatıra) gittikçe silinmek/belirsizleşmek, (c) (bellek/hafıza) zayıflamak.
vuku bulacağı önceden hissedilen kötü şeyler İsim
kısık ışıkla aydınlatılmış
loşlaştırmak, (ışığı) kısmak, alaca karanlıkta bırakmak.
yapıların belli belirsiz silueti
çocukluğun belli belirsiz anıları İsim
Çin mantısı: içine et, sebze ve baharat vb. konarak pişirilen mantı. İsim
farları kısmak Fiil
geleceğin karanlık manzaraları İsim
aptalın teki
kuş beyinli
kültür etkinliklerinin azalması
aleyhinde olmak Fiil
onaylamamak Fiil
(a) karamsar gözle/şüphe ile bakmak, olacağına inanmamak.
He takes a dim view of his chances of winning
the race. (b) uygun bulmamak, onaylamamak, hoşlanmamak, hoş karşılamamak, ayıplamak, fena gözle bakmak.
He takes a dim view of practical jokes.
hakkında fena düşünmek, aleyhinde olmak.
I missed that
I missed what you said