ödev ve görevlerini çalışkanlıkla yapma
kirası birikmiş olmak Fiil
bunamış olmak Fiil
hal ve durumundan memnun olmak Fiil
reşit olmamak Fiil
küçük olmak Fiil
aklı başında olmak Fiil
hayranlığını saklamamak Fiil
giysisi içinde tuhaf durmak Fiil
canla başla çalışmak Fiil
belleğine çakılmış
yönünü değiştirmek Fiil
parasını talep etmek Fiil
yasal değişiklikler İsim, Hukuk
harcayacak parası olmak Fiil
mevkiinde bulunmaya devam etmek Fiil
mevkinde bulunmaya devam etmek Fiil
hastalıktan veya yaşlılıktan ölmek Fiil
vazife başında ölmek Fiil
feci surette ölmek Fiil
gayrı-tabiî bir şekilde ölmek, (özellikle) asılmak.
gözaltında kayıp İsim, Siyaset-Ulusl. İlişkiler
(... için) elinden gelen herşeyi yapmak Fiil
(... için) yapabileceği herşeyi yapmak Fiil
(... için) ne gerekiyorsa yapmak Fiil
masraflarını kısmak Fiil
yaptığı masrafları geri almak Fiil
tehlike karşısında sinmek/pusmak, geri çekilmek, vaz geçmek, pes demek, iddialarından vazgeçmek, sözünü
geri almak, takındığı gururlu tutumdan vazgeçmek.
kaygısız
gönlü rahat
işinde verim
işinde verim
hafızasına çakmak
hafızasına sokulmuş
konuşmasında belirtmek Fiil
defterine kaydetmek Fiil
muhakemesinde yanılmak Fiil
vazifesini yapmamak Fiil
görevini ihmal etmek Fiil
taahhütlerini yerine getirmemek Fiil
girişimlerinde başarısız olmak Fiil
ümitleri boşa çıkmak Fiil
amacını gerçekleştirmemek Fiil
taahhütlerini yerine getirmemek Fiil
görevleri arasında olmak Fiil
övünülecek başarı
tam nedenini bilmeden kuvvetle hissetmek Fiil
eğitimindeki boşluğu doldurmak Fiil
kıyabilmek, içi götürmek, … derecede insafsız olmak.
How can you find it in your heart to beat that child?
ikbal hırsı olma
başladıktan beş yıl sonra, başlamasının üzerinden beş yıl geçtikten sonra Zarf
azarlama, paylama, çıkışma, zılgıt.
ceplerinin içini dışarı çıkarmak Fiil
bir kimsenin eğitimindeki eksiklik
canını sıkmak, başının etini yemek.
bir işi üzerine almak Fiil
yoluna/karşısına çıkmak.
(birinin) canını sıkmak, (bir kimseyi) rahatsız/taciz etmek, bir kimseye musallat/tebelleş olmak, damarına
basmak.
He gets in my hair: Canımı sıkıyor.
birisine karanlık etmek, önüne çıkmak, engel olmak, ayağına dolaşmak.
eli alışmak, usta olmak.
adını listeye yazdırmak Fiil
adını kaydettirmek Fiil
istifasını vermek Fiil
adam kullanmak Fiil
iyi nişancı olmak Fiil
kendine hâkim olmak Fiil
Başladığımız işi bitireceğiz. Cümle, Deyim
Battı balık yan gider. Cümle, Deyim
Bir kere başladık artık, sonuna kadar gideceğiz. Cümle, Deyim
Yarı yolda bırakamam. Cümle, Deyim
Başladığın işi yarıda bırakamazın. Cümle, Deyim
kendini tamamen işine vermiş
dersleri düzelmek Fiil
herkesin ağzında
gıyabında Zarf, Hukuk
yokluğunda Zarf, Hukuk
gıyaben
bir kimsenin gücünün en yüksek noktasında
kanında var
kişiliğinde var
(bir kimsenin) fikrince/kanaatince, … ce.
In my book, he is not to be trusted: Bence (fikrimce,
kanaatimce) ona itimat edilemez.
to be in one's bad book: gözden düşmek, (birisinin) hoşuna gitmemek, itibarını kaybetmek.
He is in the boss's bad book: Patronun gözünden düştü.
to be in one's good book: gözde/itibarda olmak, birisinin gözüne girmek/gözdesi olmak.
sarhoş, ayyaş.
sarhoş iken
birisinin lehinde.
The bank has made an error in your favor.
kendi ilgi alanında
gençliğinin baharında
en parlak/görkemli çağında, en mutlu çağında.
be in one's glory: en mükemmel halinde olmak, fevkalâde
mutlu olmak, hayranlariyle çevrilmiş olmak, şan ve şöhretin zirvesinde olmak.
She was in all her glory, dressed in gold from head to foot.
elinde, uhdesinde, yetkisi dahilinde.
in someone's hands: birisinin uhdesinde/ihtimamı altında.

in good hands: emin/güvenilir ellerde.
gizlice
gizliden gizliye
resmi yetkisine dayanarak
kendi el inde
kendi elinde
haklı olarak, hakkını/yetkisini kullanarak, müstakilen, kendi başına.
possess something in one's own
right: re'sen hak sahibi olmak.
kişisel yetkisiyle, kişisel yetkisine dayanarak
şahsi yetkisiyle
(a) cebinde, avucunda, etkisi/nüfuzu altında.
have someone in one's pocket: birini avucunun içine
almak.
He has the audience in his pocket. (b) sıkı fıkı, içli dışlı, çok samimî.
kıvamında
aklı başı yerinde
öğrencilik günlerinde
boş zamanında
çorapla (ayakkabısız).
olduğu yerde.
The criminal stopped in his tracks when the door opened behind him.
don gömlek
.: elinde, üstünde, yedinde.
Stolen goods found in his possession .
birisinin düşüncesine göre.
in my terms: bence, bana göre.
In my terms the situation got worse:
Bence durum kötüleşti.
uzun vadede Zarf
uzun dönemde Zarf
uzun dönemde Zarf
uzun vadede Zarf
kısa dönemde Zarf
kısa vadede Zarf
kısa vadede Zarf
kısa dönemde Zarf
gıyaplarında Zarf, Hukuk
birinin izinde, peşinde.
The police is on the criminal's track and hope to catch him soon.
hesabına katmak Fiil
hesabına katmak Fiil
elini oyundan çekmemek Fiil
formunu bozmamak Fiil
pratiğini kaybetmemek Fiil
görevlerinde ihmalkârlık
vasiyetname bırakmak Fiil
korkunç yalanlar söylemek Fiil
palavra sıkmak Fiil
üzüntü, huzursuzluk, vicdan azabı.
yeni hayatını zevkü sefa içinde geçirmek Fiil
laf arasında bahsetmek Fiil
kısaca değinmek Fiil
bir kimseyi mahvedecek şey.
felaket sebebi, mahvına sebep olan şey.
içişlerine karışmama İsim, Siyaset-Ulusl. İlişkiler
kişinin hayattaki amacı
oyun fişleri karşılığında para almak Fiil
azimle derslerine çalışmak Fiil
fikrinde ısrar etmek Fiil
(a) kemerleri sıkmak: müşkülât/sıkıntı/zaruret ve sefalete sabırla katlanmak, (b) masrafları kısmak,
tutumlu davranmak.
They were urged to tighten their belts for the war effort. In a period of unemployment a lot of people must learn to tighten their belts.
yaptığı masrafları almak Fiil
daha dikkatli olmak Fiil
tehlike karşısında sinmek/pusmak, geri çekilmek, vaz geçmek, pes demek, iddialarından vazgeçmek, sözünü
geri almak, takındığı gururlu tutumdan vazgeçmek.
(birine/bir şeye) bel bağlamak, sonsuz güveni olmak, tamamıyla güvenmek/inanmak/itimat etmek.
burnunu sokmak Fiil
istenilmediği yerde işe karışmak Fiil
korkudan tir tir titremek Fiil
kafadan hesap etmek Fiil
kafasından hesaplamak Fiil
davasını kazanmak Fiil
(US) davasını kazanmak Fiil
zihninde tutmak Fiil
faturayı göndermek Fiil
masraf pusulalarını takdim etmek Fiil
kartvizitini göndermek Fiil
birine geldiğini haber verdirmek Fiil
istifasını vermek Fiil
öfkeden zangır zangır titremek Fiil
korkudan titremek Fiil
bir şeyden üçbuçuk atmak Fiil
kendi eliyle imzalamak Fiil
dilbilgisi yanlışı yapmak Fiil
birine karşı durmak, arzusuna set çekmek/karşı gelmek.
birini önlemek Fiil
birine engel olmak Fiil
birinin önünü kesmek Fiil
birini engellemek Fiil
hoşlanmamak, tahammül edememek, nefret etmek, tiksinmek, midesi(ni) bulan(dır)mak.
It stuck in my
craw: Ondan hoşlanmadım/tiksindim.
kursağında kalmak, gücüne gitmek, ağır gelmek, hazmedememek.
It stuck in my gizzard: Hazmedemedim/gücüme
gitti/bana ağır geldi.
dili varmamak, bir türlü söyleyememek, söylenmesi güç olmak, boğazında düğümlenip kalmak.
The words
of sympathy stuck in her throat: Nasıl başsağlığı dileyeceğini bilemiyordu.
aklından çıkmamak Fiil
akılda kalmak Fiil
unutulmamak Fiil
söylemeye korkmak Fiil
boğazında düğümlenmek Fiil
söylemeye dili varmamak Fiil
söyleyememek Fiil
kabullenememek Fiil
ağırına gitmek Fiil
dili dolaşmak Fiil
amacını gerçekleştirmek Fiil
kendi adına dava açmak Fiil
kucaklamak Fiil
hizmetinde olmak Fiil
hizmetine almak Fiil
sayıklamak.
yenilgiyi/mağlûbiyeti kabul etmek, pes demek, vazgeçmek.
meydan okumak, hakaret etmek.
burnunu sokmak Fiil
aletlerini teslim etmek Fiil
biletini kapıda kontrolöre vermek Fiil
işini bitirip teslim etmek Fiil
uykuda gezmek.
kararsız olmak Fiil
birinin lehine işlemek Fiil
birinin lehine olmak Fiil
son dakikada Zarf
son saniyede Zarf