ınherent

kanında var olmak Verb
doğal, tabiî, cibillî, fıtrî, doğuştan, zatında mündemiç, tabiatında var olan, ayrılmaz, aslî, zarurî.

Freedom of religion is an inherent part of the Bill of Rights. inherent honesty.
be inherent in a thing: bir şeyin aslında/tabiatında mevcut olmak.
inherent defect: doğal/aslında var olan kusur.
The inherent sweetness of honey.
with all inherent difficulties: kaçınılmaz bütün güçlüklere rağmen.
Weight is an inherent quality of matter. He has an inherent love of beauty.
Adjective
içkin Adjective
mündemiç Adjective, Philosophy
bir şeyin bünye ve niteliği gereği gösterdiği tehlike
yaradılıştan var olan kusur
içinde bulunan kusur
çalışmada yer alabilecek kaçınılması olanaksız sekte
içten bozulma
doğuştan var olan devrolunamayacak hak
doğuştan var olan hak
Kararlılık Fırtınası Operasyonu Proper Name, Military