about to

sepet havası çalmak (argo) Verb
tam gitmek üzereyken
yürürlüğe konmak üzere olmak Verb
terfi etmek üzere olmak Verb
birşeyi yapmak üzere olmak Verb
bir şeyi yapmak üzere olmak Verb
sallanmak Verb
para politikasını gevşetmek üzere olmak Verb
… yapmayı hiç düşünmüyorum. Sentence
…e hiç niyetim yok. Sentence
ne söyleyecektin
bir şey karşısında mest olmak Verb
bir kimseyi cezalandırdıktan sonra ağladığı için daha şiddetli cezalandırmak.
tuvalete gitmek Verb
sokak köşelerinde avare avare dolaşarak meyhanelerin açılmasını beklemek Verb
birşeye sinirlenmek Verb
birşeye öfkelenmek Verb
dokundurmak Verb
birine bir şey hakkında itirazlarda bulunmak Verb
sallamamak
...'i umursamamak Verb
...'i takmamak Verb
...'i sallamamak Verb
...'i siklememek Verb
... umurunda olmamak Verb
bir şey hakkında hiç haberi olmamak Verb
zikretmeye/bahse değmez.
birini baştan savmak Verb
birine bir işten söz etmek Verb
usul hakkında tartışma
bin dereden su getirmek, sözü döndürüp dolaştırmak, konudan uzaklaşmak.
ifa etmek, (başarı ile) bitirmek, sona erdirmek.
uyuş(tur)mak, anlaş(tır)mak.
vuku bulmak, meydana gelmek, maksada ulaşmak.
kaynatmak (argo) Verb
gezinmek.
etrafında dolaşmak.
oyalanmak, bulunduğu yerden ayrılmamak/uzaklaşmamak.
çakmak (argo) Verb
bakınmak, göz gezdirmek.
rahat bırakmamak.
to be put about: rahatsız olmak, rahatı bozulmak, taciz edilmek.
başlamak, girişmek, teşebbüs etmek.