birbirine

Turkish-English Translation

  1. one another
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

birbirine akarak birleşen
confluent
birbirine armağan vermek
to exchange presents Verb
birbirine bağlamak
to interlock Verb
birbirine bağlantılı bilgisayar ağı
computer hookup
birbirine bağlı
interconnected
birbirine bağlı olan
interdependent
birbirine bağlı olma
interconnection Noun
birbirine bağlı olmayan
incoherent
birbirine bağlı yönetim
interlocking directorate Noun, Competition Law
birbirine benzer
homologous
birbirine bitişik gömlek ve külottan oluşan iç çamaşırı
union suit
birbirine bitişik yapı dizisi
solid row of buildings
birbirine çivileme
to nail together (up
birbirine çok benzemek
to be pretty much alike Verb
birbirine çok benzeyen banka şubeleri
cookie- cutter branch Noun
birbirine çok kibar davranmak
to act with extreme punctiliousness towards one another Verb
birbirine denk olmak
to match Verb
birbirine destek olmak
to stick together Verb
birbirine dolamak
to entwine Verb
birbirine dolamak
to ravel Verb
birbirine dolanmak
to intertwine Verb
birbirine dolanmak
to mat Verb
birbirine dolaşmış
matted
birbirine düşürmek
to set someone against someone Verb
birbirine eklemek
to tack together Verb
birbirine eş olmak
to match Verb
birbirine eşit
homologous
birbirine geçirmek
to telescope Verb
birbirine geçirmek
to fit together Verb
birbirine geçirmek
to interplace Verb
birbirine geçirmek
to engage Verb
birbirine geçirmek
to throw in Verb
birbirine geçmek
to engage Verb
birbirine geçmek
to lock Verb
birbirine geçmek
to mesh Verb
birbirine girmek
to fall into confusion Verb
birbirine girmek
to turn against each other Verb
birbirine hiç benzemeyen
disparate
birbirine karışmak
to meld Verb
birbirine karışmış teller
spaghetti
birbirine karıştırarak hazırlamak
to concoct Verb
birbirine karıştırmak
to pie Verb
birbirine karıştırmak
to mix up Verb
birbirine karıştırmak veya karışmak
to intermingle Verb
birbirine karıştırmak veya karışmak
to intermix Verb
birbirine karşı kışkırtmak
to pit against one another Verb
birbirine karşılıklı tazminat vermek
to compensate each other Verb
birbirine kenetlemek
to interlock Verb
birbirine kırıcı sözler söylemek
to exchange harsh words with sb Verb
birbirine mutabık metin tniler
(US) conformed copies Noun
birbirine mutabık metinler
conformed copys Noun
birbirine mutabık olduğunu kaydetmek
to enter in conformity Verb
birbirine sarmak
to implicate Verb
birbirine şaşkın şaşkın bakmak
to look at one another like stuck pigs Verb
birbirine sıkı sıkıya bağlı
clannish
birbirine sokularak yatmak
to nestle Verb
birbirine sokulup sarılmak ve çömelmek
to huddle Verb
birbirine takmak
to fit together Verb
birbirine ters düşen iki hakkın aynı şahısta birleşmesi
confusion of debts
birbirine ters düşen iki hakkın bir şahısta birleşmesi
confusion of debts
birbirine ters düşen iki hakkın tek şahısta birleşmesi
confusion of debts
birbirine tıpatıp benzeyen iki şey
tweedledum and tweedledee
birbirine tutkunluk
togetherness
birbirine tutturmak
to brace Verb
birbirine uyan örnekler
matched samples Noun
birbirine uydurmak
to accommodate Verb
birbirine uygun düşmek
to collocate Verb
birbirine uygun olmayan
inharmonious
birbirine uymak
to fit together Verb
birbirine uymak
to jibe Verb
birbirine uymak
to agree Verb
birbirine uymak
to hang together Verb
birbirine uymak
to match Verb
birbirine uymayan
incompatible
birbirine uyumlu yapmak
to proportion Verb
birbirine vurmak
to chatter Verb
birbirine yakın
comparable Adjective
birbirine yakın meslekler
occupational families Noun
birbirine yaklaşmak
to close up Verb
birbirine yapışmak
to cohere Verb
birbirine yardım eden
coadjudant
birbirine yardım etmek
to assist one another Verb
birbirine yardımcı olan
concurrent
birbirine zıt
to be by the ears
birbirine zıt
incompatible
(AT) fiyatları kademeli olarak birbirine yaklaştırmak
to approximate price progressively Verb
(iki şeyi) birbirine bağlamak
to interlink Verb
(insanlarla ilgili olarak) birbirine sıkıca bağlı
close knit
(matbaacılıkta) birbirine karışmış matbaa harfleri
pi Noun
(tren vagonları) birbirine girmek
to telescope Verb
adımlarını birbirine uyduramamak
to be out of step Verb
ağızı burnu birbirine karışmak
to be beaten black and blue Verb
amaç ile aracı birbirine karıştırmak
to confound means with ends Verb
ayarlarını birbirine uydurmak
to synchronize Verb
bir şeyi elde etmek için yeri göğü birbirine katmak
to move heaven and earth Verb
bir toplantıda insanları birbirine kaynaştırmak için aracı
icebreaker
birkaç cihaz veya elektrik devresinin birbirine bağlanması
hookup
birlikte işlemeleri için manivelaları birbirine bağlamak
to interlock Verb
birşeyle birbirine geçmek
to engage with something Verb
çalışma saatlerini birbirine intibak ettirmek
to correlate office hours Verb
çarkların birbirine geçmesi
grip of the wheels
dosyaları birbirine bağlamak
to link records Verb
dosyaları birbirine bağlamak
to link up records Verb
ekonomik bakımdan birbirine bağımlı olma
economic interdependence
güreşte birbirine sarılma
grapple
iç yüzüne birbirine paralel iki çizgi çekilmiş olan çek
crossed cheque
iki cam ya da metal parça birbirine çarptığında çıkan ses
clink
iki değişken arasındaki birbirine bağlılığın ölçümü
coefficient of correlation
iki duvarı birbirine tutturan demir
anchor
iki kerestenin ucunu birbirine geçirerek eklemek
to scarf Verb
iki kişinin birbirine aynı anda mektup yazmaları
cross in the post Noun
iki memleketi birbirine bağlamak
to bind two countries together Verb
iki mülkün birbirine yakınlığı
proximity of two estates
iki teknenin birbirine bindirmesi
collision between two vessels
iki üretim sürecinin birbirine bağlılığı
interdependence of two processes of manufacture
iki vagonu birbirine bağlamak
to couple two railway coaches Verb
iki vagonu birbirine bağlayan mekanizma
coupling
iki yakayı birbirine kavuşturmak
to make both ends meet Verb
insanları birbirine düşürmek
to set persous by the ears Verb
insanları birbirine katmak
to set people at loggerhead Verb
kanunların birbirine yakınlaştırılması
approximation of laws
karı kocanın birbirine karşı işlediği suç
crime against the other
kenarları birbirine eşit olmayan üçgen
scalene Noun, Geometry
kendi çıkarı için başkalarını birbirine düşürmek
to play both ends against the middle Verb
malların birbirine karışması
confusion of goods
mevzuatların birbirine yakınlaştırılması
approximation of legislative provisions
net gelir ile borçların birbirine oranı
appropriation warrant
olayları birbirine bağlamak
to see things together Verb
ortalığı birbirine katmak
to put everybody in a state of alarm and confusion Verb
palanga makaraları birbirine kavuşmuş
chock a block
perküsyon (parmakları birbirine çarparak muayene yöntemi
percussion
programlarını birbirine uydurmak
to coordinate one's schedules Verb
şehirleri birbirine bağlayan
interurban
söz ya da yumrukla birbirine girmek
to bandy Verb
topuklarını birbirine vurmak
to click your heels Verb
trafikte sürücülerin birbirine gösterdiği saygı
courtesy of the road
tüyleri birbirine karışmış
shaggy
uçlarını birbirine eklemek
to splice Verb
ulusların birbirine karşı uygar davranışı
comity of nations
yayın cihazlarını birbirine bağlamak
to link up transmitters Verb
yıllık tutarları birbirine eşit olan amortisman
straight-line depreciation
yivli tahtaları birbirine bindirmek
to rabbet Verb
yumruk yumruğa birbirine girmek
to get into a fistfight Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database