çentik, damga: madenî paranın ağırlığını, yasallığını veya içindeki gümüş miktarını belirten işaret.
chop-marked: çentikli, damgalı.
Noun
çalınan otomobillerden sökülen parçalarla kazaya uğramış otomobillerin tamir edilip el altından satıldığı dükkân.
Noun
Çin türlüsü: et, soğan, fasulye, yeşil biber, mantar vb. ile pişirilen ve pilâvla beraber yenen Çin yemeği.
chop suoy ile ayni anlama gelir.
Noun
chop down/off: (ânî ve şiddetli darbelerle) kesmek, kesip devirmek, kesip atmak.
to chop down a tree.
Verb
doğramak, yarmak, keserek kullanılacak hale getirmek.
to chop meat/kindling. He chopped the block of wood in two with a single blow.
Verb
chop up: kıymak, (ince ince) doğramak.
to chop up an onion/the vegetables.
Verb
(tenis, kriket vb.) topa çiviler gibi (yere doğru) vurmak.
Verb
baltalamak, balta ile parçalara ayırmak/kırmak.
Verb
(yumruk oyununda) aşağı doğru kısa yumruk vurmak.
Verb
(rüzgâr) birdenbire yön değiştirmek.
chop and change: bir saati bir saatine uymamak.
chop about/around:
(rüzgâr) durmadan değişmek.
Verb
birdenbire ve şiddetle hareket etmek/gitmek/gelmek.
Verb
çekişmek, münakaşa etmek, çemkirmek.
Verb
kesme, keserek devirme, parçalama, (odun) yarma/kırma.
Noun
(dalga) çırpınma, kıyıya çarpıp parçalanma, çırpıntı.
Noun
(tenis, kriket vb.) çivileme, topa aşağı doğru hızla vurma.
Noun
(özellikle deride) çatlak, yarık, çatır.
Noun
(rüzgâr) ânî değişiklik/değişme.
chops and changes: sürekli/durmadan değişmeler.
Noun
(Hindistanda, Çinde vb.) (a) resmî mühür, ruhsat, (b) damga, mallara basılan ve onların cinsini gösteren mühür.
Noun
sınıf, derece, nitelik, kalite.
first chop: en iyi kalite.
Noun
bir konuşmaya katılmak
Verb
safsata/mugalâta yapmak, yanlış temeller üzerinde muhakeme yürütmek.
büyük fiyat indirimi yapmak
Verb