doing

  1. Noun iş, faaliyet, icraat, eylem, işlem, yapma, yapım.
    A lot of doings at my house tonight.
tercüme yaparak emeklilik maaşını biraz artırmak Verb
bir şeyi yapmayı kafasına koymak Verb
hiç işlem olmama
yapmaya kararlı olmak Verb
iş başında/faaliyette olmak.
We must be up and doing: Haydi iş başına!
içinden gelmek Verb
canı istemek Verb
mali ahlaka aykırı davranış
kerte sine getirmek Verb
bir şeye kapılmak Verb
şeytana kapılmak Verb
acaba ne yapıyor ?
kötülük
kötü davranış
yaparak öğrenme (Kaynak: CEDEFOP) Noun, Education-Training
yapmaya söz vermek Verb
(a) kat'iyen değil, elbette/kesinlikle hayır/değil, olmaz, yok öyle şey, ben karışmam, bana ne, yağma
yok.
“Come to see me tomorrow.” “ nothing doing, I'm very busy.” (b) sükûnet, göze çarpar faaliyet yok.
There was nothing doing in town.
işler kötü gidiyor
büyük gayret ve çaba istemek/gerektirmek.
This difficult job wants some doing.
tasfiye
(argo) saldırı
dövme
pataklama
tıkırıni yoluna koymak Verb
bir şey yapmaktan imtina etmek Verb
birşeyi yaptığını itiraf etmek Verb
birşeyi yaptığını kabul etmek Verb
birşeyi yaptığını teslim etmek Verb
birinin birşeyi yapmamasını öğütlemek Verb
birinin birşeyi yapmamasını tavsiye etmek Verb
birinin birşeyi yapmamasını salık vermek Verb
birine bir şey yapmaması için tembih etmek Verb
birini bir şeyden vazgeçirmeye çalışmak Verb
birinin birşey yapmasını uygun bulmak Verb
birinin birşeyi yapmasını onaylamak Verb
birinin birşey yapmasını uygun görmek Verb
birinin birşey yapmasını münasip bulmak Verb
birinin birşey yapmasını tasvip etmek Verb
bir işte yardım etmek Verb
birşey yapmaktan kaçınmak Verb
birşey yapmaktan sakınmak Verb
birşey yapmaktan çekinmek Verb
kaytarmak Verb
bir şeyi yapmada usta olmak
bir şey yapmaya rıza göstermek Verb
bir şeyi yapmaktan nefret etmek Verb
bir şeyi yaparken tedbirli davranmak Verb
birşeyi yapmaya çok arzu duymak Verb
birşeyi yapmaya çok istekli olmak Verb
(hasta) iyileşmekte olmak Verb
işi rast gitmek Verb
bir şeyi yapmak âdeti olmak Verb
bir şeyi yapmada rolü olmak Verb
birşeyi yaparken büyük özen göstermek Verb
bir şeyi yapmaya kararlı olmak Verb
bir şey yapmayı kafa sına koymak Verb
bir şeyi yapmak zorunda olmak Verb
bir şeyi yapmaktan çekinmek Verb
birşeyi yapmaktan daha iyi olmak Verb
birşeyi yapmaya yeğ olmak Verb
allem kallem etmek edip birine bir şey yaptırmak Verb
birşeyin yapılmasının doğru olduğunu düşünmek Verb
birşey yapılması gerektiğine inanmak Verb
birşeyin yapılmasını savunmak Verb
birine gözdağı vererek bir şey yaptırmaya zorlamak Verb
bir şey yapma ehliyeti
birini bir şey yaparken yakalamak Verb
birşeyi yapmayı düşünmek Verb
birini bir şey yapmaktan men etmek Verb
birşeyi yapıp yapmayacağını düşünmek Verb
birşeyi yapmayı düşünmek Verb
birşeyi yaptığını inkâr etmek Verb
birşeyi yaptığını yadsımak Verb
vazgeçmek Verb
sonunda birşey yapmak Verb
kendini birşey yaparken bulmak Verb
birşey yapmakla uğraşmak Verb
birşey yapmakla ilgilenmek Verb
birşey yapmakla meşgul olmak Verb
birşeyi yapmaya koyulmak Verb
birşeyi yapmaya başlamak Verb
kendini birşeyi yapmaya hazır hissetmek Verb
birşeyi yapmaya hazır olmak Verb
birşeyi yapmaya istekli olmak Verb
birini birşey yapmaya zorlamak Verb
birini birşey yapması için zorlamak Verb
birini bir iş yapmaktan alıkoymak Verb
doğru şeyi yapmaktan korkmak Verb
birşey yapmaya son vermek Verb
birşey yapmayı kesmek Verb
birşey yapmayı bırakmak Verb
bir şey yapma ayrıcalığı olmak Verb
bir şeyi yapmaya kalkışmak Verb
işleri iyi gitmiyor
birşeyi yapmakta duraksamak Verb
birşeyi yapmakta tereddüt etmek Verb
birşeyi yapmaktan çekinmek Verb
birşeyi yapmaktan geri durmak Verb
Ne durumdayız?
Nasıl gidiyoruz?
Nasılsınız? Sentence
bunu yapmaya tenezzül etmem
birine bir şey yapmasını yasaklamak Verb
birinin bir şey yapmasını önlemek Verb
birşey yapmayı hedeflemek Verb
birşey yapmayı istemek Verb
birşey yapmayı tasarlamak Verb
birşey yapmayı amaçlamak Verb
birşey yapmaya niyet etmek Verb
birşey yapmaya niyetlenmek Verb
birşey yapmayı planlamak Verb
(bir işi) geciktirmek, savsamak, sürüncemede bırakmak, yapmaktan kaçınmak, ağırdan almak, ertelemek,
kaytarmak, bıkmak, gına getirmek, bezginlik göstermek.
He jibbed at working overtime everyday: Her gün fazla mesai yapmaktan bıktı/gına getirdi.
bir şeyi yapmak istememek Verb
birşeyi sürekli yinelemek Verb
birşeyi tekrarlayıp durmak Verb
birşeyi sürekli tekrarlamak Verb
birşeyi durmadan yapmak Verb
birşeyi yapıp durmak Verb
havanda su dövmek Verb
kendine hâkim olmak Verb
birşeyi yapmamak için direnmek Verb
birşeyi yapmamaya çalışmak Verb
birinin birşey yapmasına neden olmak Verb
birinin birşey yapmasına yol açmak Verb
birinin birşeyi yapmasıyla sonuçlanmak Verb
birşey yapmaktan hoşlanmak Verb
birşey yapmayı sevmek Verb
birşey yapmaktan hazzetmek Verb
birşey yapmaktan keyif almak Verb
birşey yaparak hayatını kazanmak Verb
birşeyle geçinmek Verb
birşey yaparak geçinmek Verb
birşeyi yapmayı iple çekmek Verb
birşeyi yapmayı heyecanla beklemek Verb
birşeyi yapmayı dört gözle beklemek Verb
bir şey yapmaya kalkışmak Verb
birinin birşey yapmasına aldırış etmek Verb
birinin birşey yapmasına aldırmak Verb
birinin birşey yapmasına önem vermek Verb
birşey yapmaktan kıl payı kurtulmak Verb
birşey yapmayı kıl payı kaçırmak Verb
neredeyse birşey yapmak Verb
Asla! Kat'iyen olmaz!
düzen kurmak Verb
birşey yapmanın bedelini ödemek Verb
birşeyi yapmanın cezasını çekmek Verb
peşini bırakmamak Verb
birinin bir şey yapmasını engellemek Verb
birinin bir şey yapmasına engel olmak Verb
birinin birşeyi yapmasını önlemek Verb
birinin birşeyi yapmasını engellemek Verb
birinin birşeyi yapmasına engel olmak Verb
birinin birşeyi yapmasına mâni olmak Verb
birini bir şey yapmaktan vazgeçirmek Verb
çekinmek Verb
birşey yapmayı tavsiye etmek Verb
birşey yapmayı önermek Verb
birşey yapmayı salık vermek Verb
birine birşey yaptırmak Verb
bir şeyi yapmaktan çekinmek Verb
tıkırı yolunda
birine korkudan birşey yaptırmak Verb
birini korkutup birşey yaptırmak Verb
birinin aklını çelerek birşey yaptırmak Verb
birini birşey yapması için kandırmak Verb
bir şeyi yapmanın nedenlerini açıklamak Verb
birini korkutup bir şey yaptırmak Verb
birşeyi yapmaya devam etmek Verb
ısrarla birşeyi yapmak Verb
birşeyi yapmakta diretmek Verb
birşeyi yapmaktan vazgeçmemek Verb
nöbetleşmek, sıra ile yapmak.
It's your turn: Sıra sizde, sizin sıranız.
gönlünden geçirmek Verb
gün doğmadan iş başında
birşeyi yapma konusunda çabuk davranmak Verb
birşeyi yapmada elini çabuk tutmak Verb
vakit kaybetmeden birşey yapmak Verb
Ne yapıyorsunuz?
. Yapılacak bir iş lâyıkile yapılmalıdır.
bir şey yapmak amacıyla
birşeyi yapmak için çok çaba göstermek Verb
birşeyi yapmak için çok çabalamak Verb
birşeyi yapmak için çok çalışmak Verb
birşeyi yapmak için kendini hazırlamak Verb
birşeyi yapmaya hazırlanmak Verb