fetch

  1. Transitive Verb (gidip/alıp) getirmek.
    to fetch a pail of water. Please fetch me a clean towel. He's gone to fetch the newspaper.
  2. Transitive Verb getir(t)mek, celbetmek.
    to fetch a doctor.
  3. Transitive Verb (belirli fiyata) satılmak/gitmek, (belirli bir para/hasılat) getirmek, gelir sağlamak.
    The house'll
    fetch at least $90,000. Eggs were fetching a good price that year.
  4. Transitive Verb (nefes) almak.
    fetch a deep breath.
  5. Transitive Verb iç çekmek, inlemek, ağızdan ses çıkarmak.
    fetch a sigh.
  6. Transitive Verb (darbe vb.) vurmak/indirmek, aşketmek.
    He fetched him on the nose.
    to fetch someone a blow/kick:
    birine yumruk/tekme vurmak.
  7. Transitive Verb (hamle/atılış/adım) icra etmek, yapmak.
  8. Transitive Verb, Maritime Traffic (limana) varmak, ulaşmak.
    to fetch port. They tried to fetch the harbor, but the storm broke too soon.
  9. Transitive Verb (avı alıp) getirmek.
  10. Transitive Verb, Maritime Traffic gitmek, yol almak, manevra yapmak.
    The boat was fetching windward.
    fetch a compass: dolaşmak, bir devir yapmak.
  11. Transitive Verb çıkarmak, istihraç etmek, istintak yolu ile anlamak, ağzından almak.
    to fetch a reply.
  12. Transitive Verb hükme varmak, sonuç/netice çıkarmak, istidlâl etmek.
  13. Transitive Verb (a) (ilgi, alâka vb.) çekmek, cezbetmek, celbetmek.
    The new play is fetching large audience every night. (b) hoşuna gitmek.
  14. Noun alıp getirme, uzanıp alma.
  15. Noun menzil, mesafe, bir şeyi ulaşabileceği yer/uzaklık, taşıma uzaklığı.
    a long fetch.
  16. Noun rüzgârın/dalganın durmadan aldığı yol.
  17. Noun okyanusta dalgalı yer.
  18. Noun aldatma, hile, dolap, dalavere.
  19. Noun hayelet, hortlak.
  20. Noun ayırdedilemeyecek kadar başka birisine benzeyen kimse.
doktor getirmeye gitmek Verb
kâr gütmek Verb
iyi fiyat elde etmek Verb
yüksek fiyat istemek Verb
yüksek fiyat elde etmek Verb
dolaşmak, dolaylı yoldan gitmek, dolambaçlı yol izlemek.
öteye beriye koşup iş görmek Verb
ufak tefek işleri yapmak, öteye beriye koşuşup iş görmek, getir götür işleri yapmak.
You can't expect
me to fetch and carry for you all day!
büyük kâr gütmek Verb
iyisini seçmek.
meydana çıkarmak, hasıl etmek, sebep olmak, vücuda getirmek.
limana varmak Verb
baygınlıktan ayılmak.
(a) bir yere gidip orada durmak, varmak, gelmek, ulaşmak.
He fetched up at the door.
He'll
fetch up in prison: Hapsi boylayacak.
I wonder what time he will fetch up: Acaba saat kaçta gelecek? (b) kavramak, hatırlamak, (c) kaybolan vakit vb.'ni kazanmak, (d) alıp yukarı getirmek.
fazla para getirmek mez