itself

  1. Pronoun kendisi(ni), özü(nü).
    The battery recharges itself: Batarya kendiliğinden dolar (kendi kendisini
    doldurur).
    The dog hurt itself: Köpek kendini incitti.
  2. Pronoun bizzat, bizatihi, aslında (kuvvetlendirici olarak
    it, which, that, this yerine geçer).
    A particularly
    knotty problem presented itself. The town itself was so small that it didn't have a restaurant.
  3. Pronoun kendiliğinden, kendi kendine, kendi kendisini.
    The situation will right itself.
  4. Pronoun bizzat kendisi, ta kendisi.
    He is always politeness itself: Kibarlığın ta kendisidir.
    The simplicity
    itself. The book itself was missing.
  5. Pronoun eski hali, kendisi, kendi normal durumu.
    The house isn't itself with the children gone.
kendi kendine, tek başına, yardıma gerek kalmadan.
The motor started by itself.
sağılmak Verb
belli bir konuyu tamamen kapsayan tadilat veya zeyil (ek niteliğinde olmayan ; müstakil ; başlıbaşına bir bütün olan
boşalmak Verb
başlıbaşına amaç oluşturma
ortaya çıkmak Verb
zuhur etmek Verb
kendini açığa vurmak Verb
görülmek Verb
açığa çıkmak Verb
kendi başına, başlı başına, yalnız olarak, sırf.
The wealth cannot bring happiness in itself:
Sırf zenginlik mutluluk sağlamaz.
bizatihi Adverb
kendi başına duran satır
peyda olmak Verb
(hastalık) kendini belli etmek Verb
ortaya çıkmak Verb
doğmak Verb
kendini amorti etmek Verb
masrafını çıkarmak Verb
kâr getirmek Verb
mükemmelliğin ta kendisi
(a) (düşünce, fikir vb.) akla gelmek, (b) (imkân, olanak vb.) zuhur etmek, çıkmak.
If the chance to
buy this house presents itself, buy it: Fırsat/imkân bulursan bu evi satın al.
önem kazanmak, ön plâna geçmek.
The urge to survive reasserted itself.
teceddüt etmek Verb
çok basit/kolay.
The plan was simplicitiy itself, how could it fail: Plan çok basitti, nasıl oldu da başarılamadı?
yeterli kanıt olmak Verb
akla gelmek Verb
fırsatını bulunca Adverb
fırsat olunca Adverb
zemin üzerinde iyi belirmek Verb
zamanla iki misline çıkmak Verb
denize dökülmek Verb
kendini ... olarak göstermek Verb, Law
kendini ... olarak tanıtmak Noun, Law
eşsiz, eşi yok, bir tane.
As a cook she was in a class by herself: Aşçılıkta eşsizdi.
This
article stands in a class by itself.
uymak, uygun/elverişli olmak, yakışmak, yaraşmak.
a topic that lends itself admirably to class discussion.
denize dökülmek Verb
kanatlanmak Verb