mischief

  1. Noun, Law mağduriyet
  2. Noun muziplik, şeytanlık, kurnazlık, fesat.
    Her eyes were full of mischief.
    make mischief: fesat karıştırmak.
  3. Noun yaramazlık, haylazlık, kötülük, ziyankârlık.
    She knew the children were up to some mischief: Çocukların
    bir yaramazlık peşinde olduklarını anlamıştı.
  4. Noun yaramazca/haylazca hareket/tavır.
    malicious mischief. We fear he is up to serious mischief.
  5. Noun zarar/ziyan/hasar sebebi/kaynağı.
  6. Noun zarar, ziyan, bela, musibet.
    to come to mischief: zarara uğramak, belaya çatmak.
  7. Noun muzip/yaramaz/ziyankâr kimse, baş belası.
    He's a little mischief.
niyeti bozuk olmak Verb
fesatçılık
kışkırtıcılık
(US) suç sayılacak haince davranış
arabozuculuk
fesat ocağı
birisine/kendine kötülük yapmak/zarar verme, birisini/kendini incitmek.
He's intending to do us a
mischief: Bize kötülük yapmaya niyetleniyor.
niyeti kötü olmak Verb
yaramazlık etmek Verb
kötü niyetle
birini kötülüğe karşı korumak Verb
haylazlık etmek Verb
haylazlaşmak Verb
(US) bir şeyi sırf malikini zarar ziyana sokmak niyetiyle kasten tahrip etme veya herhangi bir zarar verme suçu
başkasının malına işlenen ızrar suçu
kötü niyet beslemek Verb
sırf şeytanlıktan
umum zarar
umumi zarar
bir zararı telafi etmek Verb
kasten yapılan kötülük
büyük kötülük etmek Verb
ortalığı karıştıran
fesatçı
münafık
arabozan
gemiciliğe büyük zararı dokunmak Verb
aralarını bozmek, fesat karıştırmak, hırgür çıkarmak, münafıklık yapmak.
ara bozmak Verb
kafasına bir şey koymak Verb