nor.

  1. Norman.
  2. North(ern).
  3. Norway.
  4. Norwegian.
  5. = north(ern).
nor
olumsuz tümcelerde, özellikle
neither … nor şeklinde:
Neither cold nor hot: Ne soğuk, ne
sıcak.
They won't wait for you, nor for me, nor for anybody: Ne seni, ne beni, ne de başka birini beklemezler.
Conjunction
nor
olumlu bir tümceyi olumsuz bir tümceye bağlar ve “
and not = ve … gerekmez/gerek yok” anlamı verir:

They are happy, nor need we worry: Onlar mutlular, endişeye gerek yok.
Conjunction
nor

than” yerine kullanılır: …'den.
Did you ever see a poorer place nor this place? Bundan
daha fakir bir yer gördün mü?
Conjunction
nor
eskiden
neither kulanılmadan “ ne de ” anlamında kullanılırdı:
He nor I was there: O da, ben de orada değildik. Conjunction
nor
keza eskiden
neither … nor yerine
nor … nor şeklinde kullanılırdı:
Nor he, nor I was
there: Ne o, ne de ben orada değildik.
Conjunction
ne de parmağı olmak Verb
hiçbir emare/işaret/haber (genellikle olumsuz tümcelerde kullanılır).
I haven't seen hide or hair
of them for 20 years at least.
Hiçbir özelliği yok/Ne olduğu belirsiz.
ne … ne de … .
neither by day nor by night: ne gündüz ne de gece.
neither my family nor I was
there: Ne ailem ne de ben orada değildik.
ne balık ne kuş; hiçbir özelliği yok; ne kokar ne bulaşır; ne idüğü belirsiz.
Neither fish, flesh
nor fowl/good red herring: Hiçbir şeye benzemez/yaramaz.
ne idüğü belirsiz şey
ilgisi/ilişiği/önemi yok, mesele o değil.
What he took is neither here nor there; what we want to
know is what he did with it: Ne aldığının önemi yok, mühim olan mesele onu ne yaptığıdır.
That's neither here nor there: Bunun konu ile ilgisi yok!
hiçbir şey, ne bu ne de o. Ne Şamın şekeri, ne Arabın yüzü.
ne eksik ne fazla Adverb
kuzey .
nor'east: kuzeydoğu. Prefix
kuzeydoğu. Noun
poyraz (rüzgârı/fırtınası). Noun
(geniş kenarlı/sugeçirmez) gemici şapkası. Noun
karayel: kuzeybatıdan esen rüzgâr. Noun
southwester (3). Noun
northwester Noun
southwester = sou.'wester ile ayni anlama gelir. kemerli yağmurluk.
kuzeybatı+, kuzeybatıda bulunan.
kuzeybatıya yönelik/müteveccih, kuzeybatı yönünde, kuzeybatıya doğru.
kuzeybatıdan/ karayelden/karayel yönünden esen.
gayret ve masraftan kaçınmamak Verb
bir şeyde ne çıkarı