pause

  1. Noun (konuşmaya/okumaya/çalışmaya vb.) ara verme, duraklama.
  2. Noun (kısa) ara(lık), fasıla.
  3. Noun (şiirde) durak, vezin icabı durulan yer.
  4. Noun durma işareti, nokta.
  5. Noun durma/duraklama/ara verme sebebi.
    A thought that should give one pause: Üzerinde durulması gereken bir düşünce.
  6. Noun, Music (a) bir notanın üzerine/altına konulan uzatma işareti, (b) (bir nota süresini) uzatma.
  7. Intransitive Verb (kısa süre) durmak, duraklamak, ara/fasıla vermek.
    Why did you pause? Go on.
  8. Intransitive Verb
    pause on/upon: (bir söz/fikir üzerinde) durmak.
    to pause upon a word.
  9. Intransitive Verb ikirciklenmek, duraksamak, tereddüt etmek.
(birisini) ikirciklendirmek, tereddüde düşürmek, duraklatmak, düşündürmek.
fiyat duraklaması
dinlenme arası
her vitrin önünde durmak Verb
içeri girmeden kapı önünde kısa bir süre durmak Verb
kesme noktaları Noun
konuşmaların aniden kısa bir süre için durması
soluk almak için durma
duraksatmak Verb
tereddütüne neden olmak Verb
düşündürmek Verb