plain

  1. Noun, Geography ova
  2. açık.
    plain view.
  3. sarih, vazıh.
    to make one's meaning plain.
  4. sade, kolay anlaşılır.
    plain talk.
    in plain words: açıkça, vuzuhla, sarahatle, kolay anlaşılacak
    şekilde, sade bir dille.
  5. düz, düpedüz, son derece, kesin, tam, mutlak.
    plain folly.
  6. dürüst, samimî, açık, riyasız, apaçık, açıkça, dobra dobra söylenmiş.
    the plain truth: apaçık
    gerçek.
    plain dealing: dürüst/hilesiz/doğru iş/davranış.
  7. sade, basit, süssüz, gösterişsiz, şatafatsız.
    plain living: sade yaşayış.
    in quiet plain clothes:
    sade giyinmiş.
    plain people. a plain blue suit.
  8. alelâde, bayağı, orta halli, pek güzel olmayan.
    a plain face.
  9. (üslûp vb.) akıcı, tabiî, yapmacıksız, özentiden/tasannudan uzak.
    a plain expository style.
  10. (kumaş) düz, sade, desensiz.
    a plain fabric.
  11. (yemek) baharatsız, sade.
    plain food.
  12. sadece, düpedüz, açıkça, basbayağı.
    He's just plain stupid.
  13. ova, düzlük, sahra, kır.
  14. Intransitive Verb (bkz: complain ).
  15. Intransitive Verb (bkz: mourn )
demek istediğini açıkca belirtmek Verb
Atlas vadisi, ABD'nin Atlas Okyanusu kıyı bölgesi.
çukur ova Noun, Geography
taşkın ovası. Noun
açıkça anlatmak Verb
walled plain.
açıkcası
çukur düzlük: ay yüzeyinde etrafı duvar gibi yüksek dairesel düzlük. Noun
sahra
hakikatin ta kendisi
açık cevap
teminatsız senet
teminatsız tahvil
sivil giysiler Noun
düz arazi
basit köylü halk
dürüst adam
samimi
namuslu iş
sade tavır ve hareket
dürüst adam
ev yemeği
çok amaçlı un Noun, Food-Kitchen
açıkça delilik
ev yemeği
basit gıda
sade mobilya
düz örgü. Noun
şifreli olmayan dil
açık dil
lap joint ile ayni anlama gelir. (bina inşaatında) bindirme, bindirmeli ek, yanyana konulan parçalardan
birinin kenarını öbürü üstüne bindirerek yapılan ek.
lap joint (1).
sade hayat
basit bir hayat sürmek Verb
basit çoğunluk
çizgisiz kâğıt
ak palamut Noun, Zoology
adi posta kartı
(Br) adi posta kartı
düz yelken(ler). Noun
engelsiz ilerleme/gelişme/terakki.
From here on, it is all plain sailing: Artık önümüzde hiçbir engel kalmadı. Noun
açık konuşma
düzlem deformasyon modeli Noun, Construction
plane table Noun
resim sehpası: topografik ölçüleri kaydetmek için üç ayaklı resim tahtası. Noun
açık ve sade konuşma
düz metin, açık metin: kriptogramla şifrelenmemiş yazı. cryptography Noun
düz dokuma. satin weave, twill weave Noun
çok kolay iş.
It's all plain/smoot sail: (Bundan ötesi) kolaydır.
apaçık, âşikâr, meydanda.
dobra dobra konuşan biri olmak Verb
delil ile sabit olmak Verb
biriyle açık olmak Verb
sade giyinmiş
sivil giyinmiş
bir şeyi açık bir dil ile ifade etmek Verb
dobra dobra konuşmayı severim
sivil olarak
açıktan açığa
dobra dobra
basit bir dille
açık ifadeyle
…iği açıktır Adverb
şüphesiz ki Adverb
düpedüz çılgınlık
sade hayat sürmek Verb
birine bir şeyi açıkça anlatmak Verb
hiç de basit olmayan iş
bir ters bir yüz
birinin doğal görevi
açık dille yazılmış telgraf
birine açık gerçeği söylemek Verb
gerçeği açıkça söylemek Verb
hakikati söylemek Verb
usul usul
usulcacık
açık bir dil kullanmak Verb