saying

  1. Noun söz, atasözü, darbımesel, deyim, deyiş.
    as the saying goes: denildiği gibi, meşhur sözdür, meşhur
    deyimle.
    As the saying goes: There's no smoke without fire: Meşhur sözdür: Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
sözleriyle bitirmek Verb
apaçık/âşikâr olmak, izaha hacet bırakmamak.
It goes without saying that: âşikâr olarak, izaha hacet yoktur ki.
elbette, besbelli, âşikâr olarak, apaçık görülüyor ki, söylemeye hacet yok ki.
It goes without saying
that our plans depend on the weather.
ağzından çıkanı kulağı duymamak
fikrinde ısrar etmek Verb
dedirmek dedirtmek Verb
söylemeye gerek yok
bilinmez, kimse bilemez/söyleyemez.
There is no saying what will happen: Ne olacağını kimse bilemez.
söyleyiş
sözlerle konuşmaya son vermek Verb
hoşçakal demeden çekip gitmek Verb
böyle demek için bir nedeni olmamak Verb
tabii ki … Adverb
…iğini söylemeye gerek yok Adverb
ağızda sakız gibi çiğnemek Verb
Öncelikle şunu söyleyeyim ki, ...
Söylemeye bile gerek yok ama ...
Nasıl bir tepki göstereceğini bilmek imkansız.
Nasıl bir tepki göstereceği bilinmez.
Ne yapacağı bilinmez.
Ne yapacağını bilmek imkansız.
Ne olacağını kimse bilmez.
Ne zaman döneceğini bilmek imkansız.
Ne zaman döneceği bilinmez.
Nereye gittiğini bilmek imkansız.