sky

  1. Noun gökyüzü, gök, sema, âsüman.
  2. Noun gökkubbe, gökyüzü ve yıldızlar.
  3. Noun hava, iklim.
  4. Noun bulut.
  5. Transitive Verb topu havaya fırlatmak.
  6. Transitive Verb resmi çok yükseğe/tavana yakın yere asmak.
göklerin serbestliği Noun, International Law
açık gökyüzü
bulut yüklü gök
kurşuni gök
(a) parça parça bulutlu gökyüzü, (b) sirokümülüs veya altokümülüs bulutları kümesi.
habersizce, apansız, ansızın, pattadak, tepeden inme.
habersizce, apansız, ansızın, pattadak, tepeden inme.
bulutla kaplı gök
pırıl pırıl mavi gökyüzü
boş hayal, olmayacak/imkânsız/muhal şey.
It's pie in the sky: O, boş bir hayaldir.
hava
gökyüzü
(ışıldaklar) göğü taramak Verb
alaca gök.
açık havada, gök kubbe altında.
yağmurlu gök
hava reklamcılığı
mesuliyetten kaçmak Verb
hava muharebesi Noun
mavi renk, gök mavisi.
sky-blue: mavi renkte.
hava süvarisi, harekât sahasına havadan taşınan piyade/keşif birlikleri.
uçakla savaş alanına taşınan piyade ve keşif birlikleri. Noun
hava süvarisi, harekât sahasına havadan taşınan piyade/keşif birlikleri.
paraşüt açmadan havada gösteri yapmak Verb
(a) ordudaki papaz, (b) havacı.
hava yük katarı.
havadan indirilen kara birlikleri Noun
gök dalgası, iyonosfere çıkarak yansıyan veya yansımayan radyo dalgası.
(US) tahvil satın alacak olanları hileden korumak amacıyla çıkartılan kanun
camgöbeği Adjective
deniz mavisi Adjective