smack

  1. Noun hafif koku/lezzet.
    The chicken had a smack of garlic.
  2. Noun cüz'î miktar, eser, iz, emare, ima.
  3. Noun sille, tokat, şamar, şaplak.
    a smack in the eye/face: (surata inen bir tokat gibi) ters bir cevap, umulmayan bir aksilik.
  4. Noun şapırtı, ağzını şapırdatma.
  5. Noun öpme şapırtısı.
  6. Noun balıkçı gemisi, özellikle balıkları canlı muhafaza edecek havuzu olan gemi.
  7. Noun eroin.
  8. Verb
    smack of: andırmak, ima etmek, imada bulunmak, çeşnisinde/lezzetinde olmak, … tadını/hissini vermek.

    This cake smacks of strawberry. That story smacks of prevarication. Your politeness smacks of condescension.
  9. Verb sille/tokat/şamar vurmak.
  10. Verb ağzını/dudaklarını şapırdatmak.
  11. Verb şırrak diye çarp(ış)mak.
  12. Verb şakla(t)mak.
  13. Verb şapırtı ile öpmek veya tatmak.
  14. Adverb ansızın, birdenbire, apansız, ânide, hızla.
    He rode smack up against the side of the house. He fell smack on the floor.
  15. Adverb dosdoğru, doğruca, tam.
dudaklarını şapırdatmak Verb
göze yumruk yeme
biraz bilgi sahipliği
gözüne yumruk yemek Verb
teşebbüs etmek, atılmak, saldırmak.
bir girişimde bulunmak Verb