tale

  1. Noun, Language-Literature öykü
  2. Noun, Language-Literature masal
  3. Noun öykü, masal, hikâye.
    Old wives' tale: kocakarı masalı.
    Let me tell my own tale: Bir de
    ben anlatayım.
    That tells its own tale: Bu yeter, başka söze gerek yok.
  4. Noun dedikodu, kov.
    tell tales (out of school): dedikodu çıkarmak, kovculuk etmek.
  5. Noun yalan, palavra, uydurma şey.
    I've heard that tale before: O palavraları yutmam.
    Don't tell
    such tales to me! Bu mavalları yutturamazsın. (Yalan, martaval istemem; palavraya karnım tok; atma Recep!).
  6. Noun sayı, adet, hesap.
  7. Noun nutuk, söylev, konuşma.
kendi açısından konuşmak Verb
kendine göre konuşmak Verb
tandırname.
çocuk masalı
(a) peri masalı, (b) yalan, inanılmaz/uydurma hikâye, aldatıcı/yanıltıcı söz/beyan.
masal
geleneksel ve efsanevi hikâye
halk hikayesi Noun, Language-Literature
eski bir masalı yeniden canlandırmak Verb
yavan hikâye
masal Noun
boş inan, hurafe, batıl itikat, kocakarı lâfı. Noun
kocakarı masalı Noun
safsata Noun
hurafe Noun
garip ve hoş hikâye
hayvan sayısı olarak ifade etmek Verb
Köpekbalığı Hikayesi Proper Name, Cinema
acındırmak Verb
miktarı ağırlık olarak değil
dokunaklı hikâye
yalan dolu hikâye
olmayacak hikâye
dedikodu yapmak Verb
gizlice bir hikâye anlatmak Verb
ıstırap hikâyesi.
bir bankanın vadesi dolmamış bir döviz kambiyo senedi satın aldığında uyguladığı kur
hikâye
laf taşımak Verb
Despero Proper Name, Cinema