tongue

English-Turkish Translation

  1. dil, (konuşma/tat alma organı).
    dirty/furred tongue: paslı dil.
  2. (yiyecek olarak) hayvan dili.
  3. dil, lisan.
    foreign tongue: yabancı dil.
    the German tongue: Alman dili, Almanca.
    find
    one's tongue: dillenmek, dile gelmek, konuşmaya başlamak, yeniden konuşabilmek.
    lose one's tongue: dili tutulmak, konuşamamak.
    mother/native tongue: anadili.
    the gift of tongue: dil öğrenme yeteneği.
    The tongue is sharper than any sword: Dil, kılıçtan keskindir = Kılıç yarası geçer, dil yarası geçmez.
  4. konuşulan dil, lehçe.
  5. söz, konuşma, konuşma tarzı/yeteneği.
    a smooth/ flattering tongue: mülâyim/gönül alıcı konuşma.

    a sharp tongue: sert konuşma, acı söz söyleme.
    curb/bridle one's tongue = put a curb/bridle on one's tongue: (a) ağzını sıkı tutmak, sır vermemek, (b) ölçülü konuşmak, gevezelikten sakınmak.
    keep a civil tongue in one's head: kibar/terbiyeli konuşmak.
    keep a watch on one's tongue: sözlerine dikkat etmek, ağzından çıkanı kulağı işitmek.
    on everyone's tongue: herkesin dilinde, dedikodusu ağızdan ağıza dolaşan.
  6. dil biçiminde şey.
  7. ayakkabının dili.
  8. çıngırak dili.
  9. nefesli çalgının dili/titreşen parçası.
  10. geçme tahtalarda yuvaya giren çıkıntı.
  11. denize uzanan kara çıkıntısı, dil, burun.
  12. Machines çıkıntı.
  13. broş iğnesi.
  14. araba oku.
  15. demiryolu makasının sivri rayı.
  16. Music dil vuruşu yapmak.
  17. tahtalara geçme kenar yapmak.
  18. dil ile dokunmak.
  19. azarlamak, paylamak.
  20. konuşmak.
  21. dil gibi çıkıntı teşkil etmek.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

find one's tongue
yeniden konuşabilmek Verb
find one's tongue
konuşmaya başlamak Verb
find one's tongue/voice
(fikrini/düşüncesini) çekinmeden söylemek, açık konuşmak.
get get one's tongue round
telaffuz etmek Verb
get get one's tongue round
dilini döndürmek Verb
give someone a lick with the rough side of one's tongue
birini şiddetle paylamak Verb
guard one's tongue
dilini tutmak Verb
guard one's tongue
diline dikkat etmek Verb
have lost one's tongue
dilini yutmuş olmak Verb
have lost one's tongue
dilinıyutmuş olmak Verb
have something on the tip of one's tongue
bir şey dilinin ucunda olmak Verb
hold one's tongue
susmak, dilini tutmak, konuşmamak.
hold one's tongue
dilini tutmak, susmak, konuşmamak.
lash someone with one's tongue
birini sözle paylamak Verb
mind one's language/tongue
sözlerine dikkat etmek, kibar konuşmak.
mind your tongue: Kibar konuş (ağzından çıkanı kulağın işitsin).
mother-tongue ban
anadil yasağı Noun, Politics-Intl. Relations
on the tip of one's tongue
(a) dilinin ucunda, söylemek üzere, (b) hatırlamak üzere.
put out one's tongue
dilini çıkarmak.
speak with one's tongue in one's cheek
birini memnun etmek için düşündüğünden başka türlü ağız kullanmak Verb
speak with one's tongue in one's cheek
şaka yollu konuşmak Verb
tie one's tongue
sus(tur)mak.
wag one's tongue
gevezelik/zevzeklik/boşboğazlık etmek.
with (one's) tongue in (one's) cheek
alay edercesine, alay için, müstehziyane, gayrı samimî olarak.
“How beautiful you look!” she said
to the ugly girl, with (her) tongue in (her) cheek.
with one's tongue in one's cheek
yarım ağızla, âdet yerini bulsun diye, ciddiyetten/samimiyetten uzak, yapmacık bir eda ile.
(wagon) tongue
ok
a sharp tongue
sert söz söyleme eğilimi
bull tongue
dik bıçaklı pulluk (pamuk tarımında kullanılır). Noun
egg and tongue
beyzî süs, binaların cephelerini süslemek için yapılan yumurta ve kargı biçimli kabartma desen.
forked tongue
ikiyüzlülük, döneklik, yalan, hile, sahtekârlık.
to speak with a forked tongue. 6
forkedly:
(a) çatal çatal, çatallı biçimde, (b) ikiyüzlülükle, yalan/hile ile.
give tongue
(av köpeği) havlamak.
half- tongue
yabancılar için yeminli mahkeme
have a fluent tongue
belagat sahibi olmak Verb
have a long tongue
çenesi düşük olmak Verb
have a loose tongue
dilini tutamamak Verb
have a silver tongue
güzel konuşma yeteneği olmak Verb
instruction in mother tongue
anadilde öğretim Noun, Education-Training
lapse of the tongue
dil sürçmesi
loose tongue
serbest lamba
loose tongue
takma çıta
make someone find his tongue
birinin dilini çözmek Verb
mother tongue
ana dil(i).
mother tongue
anadil Noun, Linguistics
mother tongue
ana dili Noun, Linguistics
native tongue
anadili
on the tip of my tongue
dilimin ucunda.
pay someone a hundred pounds to hold his tongue
birine yüz pound sus payı ödemek Verb
slip of the tongue
dil sürçmesi.
slip of the tongue
dil sürçmesi Noun, Psychology
smoked tongue
tütsülenmiş/füme dil.
square someone to hold his tongue
dilini tutsun diye birine rüşvet vermek Verb
tie sb's tongue
birini susturmak Verb
to have a long tongue
konuşkan
to have a long tongue
boşboğaz
trip off the tongue
ağızdan dökülüvermek Verb
trip off the tongue
kolay dillendirilmek Verb
trip off the tongue
kolay söylenmek Verb
trip off the tongue
söylenivermek Verb
trip off the tongue
kolayca ağızdan çıkmak Verb
unbridled tongue
boşboğaz
tongue depressor
dil bastırıcı, doktorların boğaz muayenesinde dili bastırdıkları yassı tahta çubuk. Noun
tongue depressor
dil çubuğu Noun, Medical Equipment
tongue depressor
dil basacağı Noun, Medical Equipment
tongue depressor
abeslang Noun, Medical Equipment
tongue in cheek
yarım ağızla, âdet yerini bulsun diye, ciddiyetten/samimiyetten uzak, yapmacık bir eda ile.
tongue of land
(coğrafya) burun
tongue stud
dil halkası Noun, Clothing-Fashion
tongue tied
tutuk konuşan
tongue tied
dili tutuk
tongue twister
tekerleme, şaşırtmaca, yanıltmaca, söylenmesi zor tümce.
“She sells seashells on the seashore.” is a tongue twister . Noun
give tongue to
dillendirmek Verb
give tongue to
söylemek Verb
keep a civil tongue in one's head
(konuşmada) nezaketten ayrılmamak, ağzını bozmamak, dilini tutmak.
He was very angry with his boss,
but he kept a civil tongue in his head.
Verb
Keep a civil tongue in your head!
Ağzını topla!
Keep a civil tongue in your head.
Ağzını bozma.
Keep a civil tongue in your head.
Terbiyeni bozma.
Watch your tongue!
Düzgün konuş!
Watch your tongue!
Ağzından çıkanı kulağın duysun!
Watch your tongue!
Ağzını topla!
with tongue in cheek
yarım ağızla, âdet yerini bulsun diye, ciddiyetten/samimiyetten uzak, yapmacık bir eda ile.
woman who has a railing tongue and a bad temper
şirret
English-Turkish phrases from Zargan's own database