tarımsal kuşak
hava kuşağı
palaska İsim, Askerlik
otomatik emniyet kemeri
kurallara aykırı.
hit below the belt: (a) (boks) belden aşağı vurmak, (b)
mec. alçakça/kahpece hareket etmek.
kemer, bel kayışı.
a nice new leather belt.
belt buckle: (a) toka, (b) kemer bağlama.
cartridge
belt: fişeklik.
shoulder belt: omuz kayışı.
sword belt: kılıç kayışı.
kuşak.
şerit, band.
belt saw: şerit testere.
kayış, kayış tertibatı, transmisyon kayışı.
belt pulley: kayış kasnağı. Makine
(harp gemileri gövdelerini saran) zırh kuşağı. Denizcilik
(a) fişeklik, (b) palaska kayışı. Askerlik2
kolan.
bir şehrin çevresini kuşatan yol, demiryolu vb. kuşağı.
(a) hızlı sürmek/gitmek.
He was really belting along/down the motorway. (b) çok hızlı otomobil
gezintisi.
Let's go for a belt down the Motorway.
kuşak/kemer bağlamak/geçirmek.
belt up!
Brit. kemerleri bağlayınız.
She belted (up) her raincoat.
(silah/kılıç vb.) kuşanmak.
He belted his sword.
kayışla/palaska ile dövmek.
He belted his son.
sarmak, kuşatmak, etrafını çevirmek.
(el ile vb.) hızla vurmak.
belted him on the face.
çevre yolu: şehrin çevresini dolaşan anayol. İsim
kayış İsim, Mühendislik
kemer İsim, Tekstil Sanayii
biri işe yaramazsa ötekinin işe yarayacağı birbirinden ayrı iki tutumu öngören politika (yani kemer tutmazsa
, pantolon askısı tutar anlamında
kemer ve pantolon askısı
konveyör bandı
taşıma bandı
çevre yolu: şehrin çevresini dolaşan anayol. İsim
avara kasnak
arşınlamak, (geniş adımlarla) yürümek.
He belted down the street.
bir şehri çevreleyen ulaştırma/taşıma sistemi.
beltline = waistline: bel, kuşak/kemer yeri. İsim
yüksek/gür sesle (yırtınırcasına) şarkı söylemek.
belt out a song.
zımpara makinesi İsim
avara düzeni
avara düzeni
taşıma bantlı üretim sistemi
kemerleri sıkma önlemleri İsim
susmak, sesini kesmek.
(ABD'nin güneyindeki) koyu dindar bölge.
zenci nahallesi. İsim
Alabama ve Misisipide pamuk ekimine elverişli kara toprak. İsim
siyah kuşak: judo oyununda usta olanlara özgü alâmet. brown belt, green belt, white belt İsim
Catskill Dağları Yahudi sayfiye bölgesindeki otel/gece kulübü. İsim
kahverengi kemer: Judo oyuncularına 4'üncü yılda verilen kemer. black belt, blue belt, green belt,
white belt
İsim
palaska
fişeklik
zincir kayış
bekâret kemeri
taşıma alanı
taşıma bölgesi
bantlı taşıyıcı üretimi
bandlı taşıyıcı sistemi
taşıyıcı kayış.
(ABD'de) mısır ekim bölgesi: Iowa, Illinois ve Indiana. İsim
pamuk ekim bölgesi
pamuk yetiştirilen bölge (Güney ABD). İsim
tahrip kuşağı
nihayetsiz kayış
patlayıcı kemer İsim
vantilatör kayışı
yangın kemeri
ikbal hırsı olma
(kadınların elbise altına giydikleri) çorap bağlı/jartiyerli kemer/korse.
(Br) yeşillik kuşağı (bir kent çevresinde yeni inşaatların kısıtlandığı açık arazi
(a) haksızlık/kalleşlik etmek, (b) (boksta) kurallara aykırı davranmak.
atalet makaralı kemer İsim, Ulaşım
emniyet kemeri. İsim
cankurtaran kemeri. İsim
güvenlik/emniyet kemeri. İsim
birinin maaşını azaltmak Fiil
para kemeri, içinde para taşınan kuşak.
(a) kemerleri sıkmak: müşkülât/sıkıntı/zaruret ve sefalete sabırla katlanmak, (b) masrafları kısmak,
tutumlu davranmak.
They were urged to tighten their belts for the war effort. In a period of unemployment a lot of people must learn to tighten their belts.
bel altına vurmak Fiil
ışınım kuşağı: 400-64370 km yükseklikte arzı kuşatan yüksek erkeli proton ve elektronlardan oluşan simit şeklindeki kuşak.
emniyet kemeri İsim, Ulaşım
İngiliz subaylarının kılıç kemeri.
kum bandı İsim, Denizcilik
(kadınların) sağlık kemeri, âdet bezi kemeri.
emniyet kemeri.
safety belt ile ayni anlama gelir. İsim
güvenlik kuşağı İsim, Siyaset-Ulusl. İlişkiler
deprem kuşağı İsim
omuz kayışı, hamayıl.
kentin sayfiye yerinde zenginlerin oturduğu mahalle
kılıç kayışı.
kemeri sıkmak Fiil
(a) kemerleri sıkmak: müşkülât/sıkıntı/zaruret ve sefalete sabırla katlanmak, (b) masrafları kısmak,
tutumlu davranmak.
They were urged to tighten their belts for the war effort. In a period of unemployment a lot of people must learn to tighten their belts.
time zone.
zaman dilimi, aynı resmî saati kullanan bölge.
transmisyon kayışı
(a) karnın(d)a, midesin(d)e.
With a few scotches under his belt, he's everyone's friend: Birkaç
kadeh viskiyi midesine indirince herkesle ahbap kesilir. (b) görmüş geçirmiş.
He already had a few hand-to-hand fights under his belt when he was sent to front: Cepheye gönderilmeden önce birkaç süngü harbi görmüş geçirmişti.
ışınım kuşağı: 400-64370 km yükseklikte arzı kuşatan yüksek erkeli proton ve elektronlardan oluşan simit şeklindeki kuşak.
bel kemeri
buğday yetiştirilen mıntıka
buğday yetiştiren mıntıka
(judoda) beyaz kemer, acemi judo oyuncusu. black belt (2),
brown belt. İsim