mizacına/huyuna/yaratılışına/tabiatine aykırı/zıt.
It goes against the grain for me to do it:
Böyle (iş) yapmak tabiatime aykırıdır/âdetim değildir.
It goes against the grain for him to apologize: Özür dilemek âdeti değildir.
I'll do it, but it goes against my grain: Onu istemeye istemeye yapacağım.
mizacına/huyuna/yaratılışına/tabiatine aykırı/zıt.
It goes against the grain for me to do it:
Böyle (iş) yapmak tabiatime aykırıdır/âdetim değildir.
It goes against the grain for him to apologize: Özür dilemek âdeti değildir.
I'll do it, but it goes against my grain: Onu istemeye istemeye yapacağım.
çuvallara doldurulmuş zahire
Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü
İsim, Kurum İsimleri
alcohol ile ayni anlama gelir. alkol, ispirto, etil alkol, C2H5OH.
isteğine karşı olmak
Fiil
birinin aleyhine olmak
Fiil
tane (buğday, arpa, mısır vb.).
İsim
taneli bitkiler, hububat.
İsim
(tuz, biber, barut, kum vb.) tane(si).
İsim
en küçük ağırlık ölçüsü, takriben 1 buğday tanesinin ağırlığı: 1/437.55 ons = 0.0648 gram.
İsim
nebze, zerre, cüz, en küçük miktar, pay.
Not a grain of truth in what he said: Sözlerinde en ufak
hakikat payı yok.
a grain of common sense: bir nebze sağduyu/anlayış.
İsim
ağaç damarlarını diziliş şekli, tahta ve mermerin damarlı görünüşü.
dye in grain: boya ile ağaç/mermer görünüşü vermek.
İsim
derinin tüyleri yolunmuş yüzü.
grain side: derinin tüyleri yolunmuş yüzü.
İsim
kumaşın elyafı/iplikleri.
İsim
(mensucat) doku, dokunuş.
İsim
ağaç/taş/maden vb. damarı.
İsim
bir maddeyi oluşturan tanelerin büyüklüğü.
sugar of fine grain: ince taneli (toz) şeker.
İsim
kristalleşme hali.
boiled to the grain.
İsim
(a) mizaç, huy, (b) temel/belirgin nitelik, özellik, karakteristik vasıf.
Anti intellectual doctrines are very much in the American grain.
İsim
kırmız böceğinden yapılan kırmızı boya.
İsim
tanele(n)mek, tane tane olmak, tanelere ayır(ıl)mak.
Geçişli Fiil
ağaç/mermer vb. damarları görünüşünde boyamak.
graining: ağaç damarı/mermer görünüşü verme.
Geçişli Fiil
sepilemek, derinin tüylerini çıkarmak/temizlemek, deriyi işlemek.
Geçişli Fiil
tahıl talimatı karşılığında keşide edilen senet
hububat yükü belgesi (hububat için navlun sözleşmelerinde , hazırlık mektubunun süvari tarafından verilen
; ancak yetkili bir sürveyörden geminin hubu
vadeli hububat sözleşmesi
hububat temizleme tesisatı
buğday güvesi
(Tinea granella): tırtılları tahıl üzerinde yaşayan, kanatları dar ve tüylü pulkanatlı böcek.
tahıl pası, hububata ârız olan bir hastalık.
tahıl hacmi (geminin yük yerlerini fit küp olarak belirleyen tahmil kapasitesi
tahıl viskisi
İsim, Gıda ve Mutfak
Öğütülmüş hububat ve sebze ürünleri imalatı (NACE kodu: 10.61)
İsim, Sanayi ve Zanaatler
Öğütülmüş tahıl ürünleri, nişasta ve nişastalı ürünlerin imalatı (NACE kodu: 10.6)
İsim, Sanayi ve Zanaatler
en ufak bir sağduyu olmamak
Fiil
en ufak bir ümit bile yok
yapraksı tane
İsim, Jeoloji
dörde dilinmiş kütüğün damarları.
İsim
Tahıl, işlenmemiş tütün, tohum ve hayvan yemi toptan ticareti (NACE kodu: 46.21)
İsim, Sanayi ve Zanaatler
buğdayı savurup tanelerini ayırmak
Fiil
ihtiyatla, şüphe ile, kaydı ihtiyatî ile.
take sth with a grain of salt: bir şeyi şüphe ile karşılamak.
I take his words with a grain of salt.
şüphe ve ihtiyat ile.
take with a grain/pinch of salt: şüphe ve ihtiyatla karşılamak.
You must take this "true story" with a large grain of salt; most of it is the writer's imagination.