tensikata uğramış işgücü ile çalışmak
emsallerine uygun
Sıfat, Hukuk
ayrıntılı müzakerelerden önce söylenen fiyat
piyasa koşullarına uygun işlem
İsim, Hukuk
işlemin tarafların birbirleriyle ilişkisi yokmuş gibi yürütülmesi (ebeveynin evini evladına bir başkasına
kiralıyormuş gibi kiralaması
uzak(ta), samimî/dostane değil.
(a) bütün ayrıntılarıyla/tafsilâtiyle, ayrıntılı olarak, mufassal bir şekilde, mufassalan. (b) boylu
boyunca.
He was lying at full length on the grass: Boylu boyunca çimen üzerine uzanmıştı.
fall all one's /full length on the ground: yere serilmek/yıkılmak, boylu boyuna (yere) düşmek/uzanmak.
(a) tamamen, tamamıyla, baştanbaşa, başından sonuna kadar.
He told us his adventures at length. (b) nihayet, en sonunda.
At length, after many delays, the meeting started. (c) ayrıntılı olarak, bütün ayrıntılarıyla/teferruatiyle, uzun uzadıya.
treat a subject at length: bir konuyu bütün ayrıntılarıyla anlatmak.
speak at (great) length: uzun uzadıya konuşmak.
gomene, yüz kulaç: denizcilikte kullanılan uzunluk ölçüsü. ABD'de 720' (≈219.5 m), İngilterede 608' (≈185.3 m).
İsim
kuşkuculuğu biraz fazla ileri götürmek
Fiil
her iki tarafın da bağımsız olduğu ve birbirlerine hâkim durumda olmadıkları bir alışverişte bulunmak
Fiil
biriyle araya mesafe koyarak iş yapmak
Fiil
bir işlemin tarafların birbirleriyle ilişkisi yokmuş gibi yürütülmesi
bir şeyi uzun uzun müzakere etmek
Fiil
enine boyuna müzakere etmek
Fiil
bir konu üzerinde uzun uzun düşünmek
Fiil
ayrıntılar üzerinde uzun uzun durmak
Fiil
odak uzunluğu
İsim, Sinema
biri için her çareye başvurmak
Fiil
bir konu üzerinde uzun boylu durmak
Fiil
yaklaşmamak, uzak durmak, senli benli/samimi olmamak, yüz vermemek.
keep someone at arm's length:
bir kimseden uzak durmak, samimî olmamak.
(a) uzak tutmak, yaklaştırmamak, (b) (bir kimseden) uzak durmak, samimî/içli dışlı olmamak, samimî olmasına müsaade etmemek.
samimileşmesine müsaade etmemek
Fiil
birini pek yaklaştırmamak
Fiil
kendi sınırlarını bilmek
Fiil
birinin kafasını ütülemek
Fiil
uzunluk, mesafe, tul.
The length of a road: Bir yolun uzunluğu.
a river 580 km in length:
580 km uzunlukta bir nehir.
length overall = overall length: tüm uzunluk.
of some length: oldukça uzun.
go the whole length of the street: sokağın başından sonuna kadar gitmek.
the length and breadth: bir uçtan bir uca, boydan boya, her tarafa.
over the length and breadth of the country: yurdun dört bucağında/her yanında/her köşesinde.
turn in its own length: olduğu yerde dönmek.
İsim
boy.
the length of the room. along the length of: … boyunca.
His horse led by a length:
Onun atı bir at boyu önde idi.
arm's length: kol boyu.
a length of rope: bir halat boyu.
a dress length: bir elbiselik (kumaş).
cable's length
den. yüz kulaç, gomene boyu.
İsim
süre, müddet.
length of time: süre, müddet.
the length of time needed for the work. length of service: hizmet süresi, kıdem.
the length of a holiday: tatil süresi.
Make a stay in İzmir for some length: Bir müddet İzmirde kalmak.
İsim
(sesli harflerde) uzatılma/uzunluk.
the length of a syllable.
İsim, Gramer
(briç) bir elde aynı cinsten en az 4 kâğıt olma.
İsim
lengths: derece, mertebe, merhale, kapsam, şümul, radde, had.
go to the length of … : derecesine/raddesine
(kadar) vardırmak/götürmek.
He went to the length of asking money from him: İşi ondan para istemeye kadar vardırdı.
go to any length(s) = go to great/some/considerable length(s) = go to all lengths: her çareye başvurmak, hiçbir engel tanımamak, her ne pahasına olursa olsun yapmak, ne yapıp yapıp sonuca ulaşmak, allem etmek kallem etmek.
I've gone to great lengths to get it finished: Ne yapıp yapıp onu bitirdim.
He would go to any length(s) to succed: Başarmak için her çareye başvurur.
I didn't think he would go to such lengths to get the job: İşe girmek için işi bu raddelere götüreceğini tahmin etmezdim.
He would go to any length: Ondan her şey beklenir, her çareye baş vurur, yapmayacağı şey yoktur.
İsim
çalışma süresi
İsim, İstihdam
mahkumiyet süresi
İsim, Hukuk
hizmet süresi
İsim, İnsan Kaynakları
kıdem
İsim, İnsan Kaynakları
boy dayaması
İsim, Ulaşım
bir dergide sütun genişliği
epey bir süre kalmak
Fiil
(yere) uzanmak/düşmek, boylu boyuna yatmak/uzanmak, yere yıkılmak.
boylu boyunca yere serilmek
bir odanın uzunluğunu ölçmek
Fiil
kıdem
İsim, İnsan Kaynakları
bir konu üzerinde enine boyuna konuşmak
Fiil
konu üzerinde enine boyuna konuşmak
Fiil
bir konu üzerinde epey bir süre konuşmak
Fiil
aklın almayacağı kadar uzun zaman
gemi boyu
İsim, Denizcilik
(at yarışı) bir boy farkla kazanmak
Fiil, Spor