Kaybın/başarısızlığın küçüğü de bir, büyüğü de. (Örneğin treni bir dakika farkla kaçırmakla bir saat farkla kaçırmak aynı şeydir).
Sıfat
bir şeye rastgele kalkışmak
Fiil
rastgele, tesadüfî, sonunu düşünmeden, dikkatsizce, lâkaydane, sonu ne olursa olsun, ne çıkarsa bahtına, ya herru ya merru.
Zarf
genç kız (12-16 yaşındaki).
vur(a)mamak, isabet et(tire)memek.
He fired twice, but both shots missed. to miss one's guess:
tahmininde yanılmak, isabet ettirememek.
Fiil
yetişememek, ulaşamamak, erişememek, kaçırmak.
to miss a train.
Fiil
yararlanamamak, (fırsat vb.) elden kaçırmak.
to miss a chance/an opportunity. You haven't missed much: Fazla/önemli bir şey kaçırmadın.
miss the market: piyasa fırsatını kaçırmak.
Fiil
(hazır) bulunmamak, katılmamak, gitmemek.
Who is missing? Kim eksik/yok?
to miss a day of school. to miss church.
Fiil
yokluğunu/kaybolduğunu farketmek/hissetmek.
When did you first miss your wallet? I did not miss my key till I got home: Eve gelinceye kadar anahtarın kaybolduğunu farketmedim.
It will never be missed: Eksikliğini/yokluğunu kimse farketmez.
Fiil
özlemek, özlem duymak, hasret kalmak, göreceği gelmek.
I miss you all dreadfully: Hepinizi çok özledim.
Fiil
kaçmak, sıvışmak, (zor/kıl payı) kurtulmak, az/râmak kalmak.
He just missed being run over: Ezilmekten
zor kurtuldu.
He just missed hitting the other car: Az kaldı öbür arabaya çarpıyordu.
Fiil
anlayamamak, kavrayamamak.
to miss the point: özünü/esasını/ana fikri kavrayamamak.
Fiil
başarısızlığa uğramak, etkili/müessir olamamak.
Fiil
yanlışlıkla atlamak.
You missed this paragraph when typing.
Fiil
vuramama, isabet ettirememe,
argo karavana.
It's hit or miss: rastgele, sonu ne olursa
olsun, ya herru ya merru, ne çıkarsa bahtına.
İsim
başarısızlık, muvakkafiyetsizlik.
İsim
unutma, atlama, zuhul, yokluk, noksanlık.
He's no great miss: Yokluğu pek farkedilmez.
İsim
bayan, matmazel: evlenmemiş kızlara hitapta soyadından önce kullanılır;
Miss Jones gibi.
İsim
küçük hanım! bayan! (Evli olmayan hanımlara hitapta ad söylenmeden de kullanılır:
Just one moment, miss!
İsim
kız, bekâr genç bayan.
İsim
kalbi duracak gibi olmak
Fiil
kalbi yerinden fırlayacak gibi olmak
Fiil
bir ipotek borcunu ödememek
Fiil
az kalsın kaza yapmak
Fiil
bir randevuyu kaçırmak
Fiil
bir fırsatı kaçırmak
Fiil
birşey yapmaktan kıl payı kurtulmak
Fiil
birşey yapmayı kıl payı kaçırmak
Fiil
neredeyse birşey yapmak
Fiil
(a) (silah, mermi vb.) patlamamak, ateş almamak, (b) başaramamak, başarısızlığa uğramak, isabet ettirememek,
beklenen etkiyi uyandıramamak.
The joke missed fire.
hedefine isabet ettirememek
Fiil
(tren) aktarmaya yetişememek
Fiil
gayeye/hedefe ulaşamamak, istenileni elde edememek.
başarısızlığa uğramak
Fiil
(a) görmemek, ilgilenmemek, temas etmemek, içermemek, atlamak, unutmak, (b)
miss out on: fırsatı
kaçırmak, (fırsattan vb.) yararlanamamak.
birşeyden yararlanma fırsatını kaçırmak
Fiil
birini dâhil etmemek
Fiil
birini dışarıda bırakmak
Fiil
birşeyi dışarıda bırakmak
Fiil
birşeyi dâhil etmemek
Fiil
(a) fırsatı kaçırmak, başarısızlığa uğramak. (b) esas fikri/meselenin ruhunu kavrayamamak/anlayamamak.
I missed the boat on that explanation: Bu açıklamanın esasını kavrayamadım.
fırsatı (elden) kaçırmak.
You should have bought those shares a month ago; now you've missed the boat.
fırsatı (elden) kaçırmak.
You should have bought those shares a month ago; now you've missed the boat.
(a) hedefe isabet ettirememek, (b) tam doğru olmamak, (c) konu dışı olmak.
gayeye/hedefe ulaşamamak, istenileni elde edememek.
satış olanağını kaçırmak
Fiil
işin özünü anlamamak
Fiil
asıl meseleyi anlamamak
Fiil
bir espriyi anlamamak
Fiil
şakanın esprisini anlamamak
Fiil
(Br) giden postaya yetişememek
Fiil
metnin gerçek anlamını kaçırmak
Fiil
konunun esasını anlamamak
Fiil
...'i kılpayı kaçırmak
Fiil
(a) (taşıt vb.) çarpışmaya ramak kalmış, (b) (spor) neredeyse isabet edecek.
herşeyden haberi olmak, hiçbir şey gözünden kaçmamak.
kaytarmak, atlatmak, görmemezlikten gelmek, vazgeçmek.
giden postaya yetişememek
Fiil
karavana atmak (argo)
Fiil