utanç, âr, hayâ, hicap, mahcubiyet.
blush with shame: utancından yüzü kızarmak.
He hung his head in shame: Utancından başını öne eğdi.
To my shame I must confess that … : Utanarak itiraf edeyim ki …
Without shame: Utanmaz, arsız, hayasız.
to be without shame: utanmamak.
to be past shame /lost to all (sense of) shame: hiç utanmamak, âr damarı çatlamak.
İsim