bir panayır alanında vb verilen stand
meyve tablası/sergisi, işporta.
İsim
birinin kendisi hakkındaki düşüncelerini bilmek
Fiil
kuralları önemsememek
Fiil
bir tek temsil verilen yer/şehir.
İsim
bir gecelik ilişki
İsim, Cinsellik
tek gecelik ilişki
İsim, Cinsellik
(ayakta) dur(dur)mak, dik(il)mek.
Fiil
stand up: ayağa kalkmak, dikilmek.
Fiil
bulunmak, kaim/kâin olmak.
The asylum stands upon the hill.
Fiil
durmak, ayakta kalmak.
the old house still standing.
Fiil
durmak, hareketsiz kalmak.
Fiil
çekilmek.
stand aside: kenara çekilmek.
stand aside in favor of someone: birinin lehine
bir işten çekilmek/feragat etmek.
stand back: geriye çekilmek.
Fiil
baki kalmak, değişmemek, cari/yürürlükte/muteber olmak.
My offer/decision still stands: Teklifim/kararım
hâlâ bakidir/değişmedi.
Fiil
olmak, bulunmak, durmak, kalmak.
as it stands: olduğu gibi.
as matters stand: şimdiki halde.
let stand: (olduğu gibi) bırakmak.
I still stand your friend. They stand in danger of a lawsuit. The thermometer stood at 25°C.
He stands third: Sırada üçüncüdür.
Fiil
inat etmek, ayak diremek, sebat etmek, fikrinde/düşüncesinde/kanaatinde olmak, taraftar olmak.
How do you stand on human rights? İnsan hakları konusunda kanaatiniz nedir?
to stand for free trade: serbest ticaret taraftarı olmak.
Fiil
boyu … olmak, belirli bir uzunlukta/yükseklikte olmak.
He stands six feet: Boyu 1.83 m dir.
Fiil
gitmek, yol tutmak, yönelmek, doğrulmak.
Fiil, Denizcilik
(aygır vb.) döllemeye hazır olmak.
Fiil
çekmek, dayanmak, tahammül etmek.
He cannot stand criticism: Tenkide tahammülü yoktur.
I can't stand it any longer: Artık buna tahammülüm kalmadı.
He stands nothing to lose: Bu işte onun kaybedeceği bir şey yoktur.
Fiil
ısmarlamak, ikram etmek, ziyafet masrafını ödemek.
stand someone a lunch: birine yemek ısmarlamak.
I'll stand you a drink: Sana bir içki ısmarlayayım.
Fiil
görev yapmak, görevi başında bulunmak, (nöbet vb.) tutmak.
to stand watch aboard ship: gemide gözcülük yapmak.
Fiil
uymak, uygun gelmek.
Fiil
girişmek.
to stand a fight: kavgaya girişmek.
Fiil
ayakta duruş, durma, dikilme
İsim
hareketsizlik, durgunluk, durma, hareket etmeme.
İsim
tutum, durum, davranış, bir olay/fikir karşısında takınılan tavır.
What is your stand in this issue:
Bu konuda tutumunuz nedir?
make one's stand clear: durumunu/tutumunu açıklamak.
make a stand against someone: birine karşı cephe almak/ direnmek/kafa tutmak.
İsim
durak, durulan yer.
a taxicab stand: taksi durağı.
İsim
satış tezgâhı, işporta.
İsim
raf, eşya koymağa mahsus yer.
hatstand: şapkalık.
İsim
gezici tiyatronun temsil vermek için konaklaması.
a one-night stand: bir gecelik temsil (için konaklama).
İsim
çekirdekten yetişen ağaç, başkaları kesilince tek kalan ağaç.
İsim
bir ormanda/bölgede yetişen ağaçlar.
İsim
bir tarlada yetişen ekin.
İsim
bir kovanda bulunan arılar.
İsim
bir askerin tam teçhizatı (bu anlamda çoğulu:
stand).
İsim
gözde adayların hemen ardından gelmek
Fiil
bir tutumda yalnız kalmak
Fiil
bir şeyden uzak durmak
Fiil
(borsa) çok düşük olmak
Fiil
geriye doğru adım atmak
Fiil
dinlemek de kalma
İletişim
(a) arka çıkmak, desteklemek, tarafını tutmak, (b) (sözünde) durmak, sebat etmek, sadık kalmak.
I stand by what I said. (c) hazır olarak beklemek, yakınında durmak, ayrılmamak, (d) karışmamak, yardım etmemek, ilgisiz kalmak.
uzak durmak, yaklaşmamak, kendini emniyete almak.
mukayese edilebilmek, hemen hemen aynı değerde/ayarda olmak, boy ölçüşebilmek.
His novels bear comparison with the most famous western writers.
söylediğini düzeltmek
Fiil
hata yaptığını kabul etmek
Fiil
mahkemede tanıklık yaptıktan sonra çekilmek.
dimdik ayakta durmak
Fiil
düşüncelerini değiştirmemek
Fiil
düşüncelerinden ödün vermemek
Fiil
ilk defa ateş hattına girmek
Fiil
sıkı durmak, sebat etmek.
(a) temsil etmek, simgelemek, göstermek, anlamına gelmek, ifade etmek, yerine geçmek.
“P.S.” stands for “postscript”. (b) tarafını tutmak, savunmak, (c)
k.d. tahammül/müsamaha etmek, göz yummak.
serbest ticaretten yana olmak
Fiil
(Br) milletvekilliğine adaylığını koymak
Fiil
ırk hoşgörüsünden yana olmak
Fiil
elinde hazır para bulunmak
Fiil
(US) başkanlığa aday olmak
Fiil
korumak, savunmak, müdafaa/muhafaza etmek.
iştirak etmek, ortak olmak.
stand in awe of: korkmak, bir kimseye karşı korku ile karışık saygı
duymak,
stand in for: yerine geçmek, vekâleten görevini yapmak,
stand in with: araları iyi olmak, uyuşmak, anlaşmak.
birinin görevini yerine getirmek
Fiil
sıranın kendisine gelmesini beklemek
Fiil
(a) uzak durmak, (b) razı olmamak, uymamak, muvafakat etmemek, (c) uzaklaştırmak, (d)
den. kıyıdan uzak seyretmek.
koyu bezir yağı: bezir yağını 600°F de ısıtarak elde edilir, boya ve vernik işlerinde kullanılır.
İsim
(a) (temele) dayanmak, (temel üzerinde) durmak/bulunmak.
stand on one's own two feet (or legs):
kimseye muhtaç olmadan işlerini yönetmek,
mec. kendi yağı ile kavrulmak (b) üzerinde ısrar etmek,
stand on one's ground: davasından vaz geçmemek (c)
den. yoluna devam etmek, rotayı değiştirmemek.
tutanakta kayıtlı bulunmak
Fiil
birşeyin üzerinde durmak
Fiil
(a) göze çarpmak/batmak, sivrilmek, belirmek, tebarüz etmek, (b) karşı koymakta direnmek/inat etmek,
mec. Nuh deyip peygamber dememek.
birşeye itiraz etmek
Fiil
(a) dikkatle/yakından gözetlemek, gözünden ayırmamak, başında durmak.
He does not work unless one stands over him: Başında durmadıkça çalışmaz. (b) ertelenmek, tehir edilmek.
birinin başında durmak
Fiil
(a) (fikrinde/kararında vb.) direnmek, sebat etmek, kararından dönmemek, bildiğinden şaşmamak.
Many people were angry with the government but the Prime Minister stood pat. (b) (pokerde) yeni kâğıt almamak.
değişikliğe razı olmamak, bildiğinden şaşmamak.
bir konuda fikir değiştirmemek
Fiil
birine vaftiz babalığı etmek
Fiil
kımıldamamak, hareketsiz durmak.
dimdik ayakta durmak
Fiil
sınavı başarıyla geçirmek
Fiil
göreve çağırmak
Fiil, Askerlik
esas duruşa geçirmek
Fiil, Askerlik
hazır ola geçirmek
Fiil, Askerlik
görev başına çağırmak
Fiil, Askerlik
birşeyi gerçekleştirme olasılığı bulunmak
Fiil
10 doları kaybetmeyi göze almak
Fiil
cömertçe para harcamak
Fiil
yargılanmak, muhakeme edilmek.
(a) ayağa kalkmak, ayakta durmak, (b) dayanmak, dayanıklı olmak, (c) geçerli, muteber, yürürlükte olmak,
baki olmak, (d)
argo randevusuna gitmeyip birini bekletmek.
kendi çıkarını korumak
Fiil
makas manevra tablosu
İsim
taksi durağı
İsim, Ulaşım
milletvekili lliğine adaylığını koymak
Fiil
ile ayni anlama gelir. mahkemede tanık yeri.
tanık/şahit kürsüsü.
İsim