cinsel çekiciliği olan kadın
birinin eşyalarını karıştırmak
Fiil
çok ilginç/değerli (kimse/şey), yaman adam.
İsim
ateşli, ihtiraslı, cinsel bakımdan çabuk uyarılan kimse.
İsim
çok heyecanlı/sürükleyici/açık saçık şey, görülmedik/olağanüstü nesne.
This movie is hot stuff.
İsim
basit, kolay, çocuk işi.
These questions are kids' stuff: Bu sorular çocuk işi.
erzak, nevale, yemek için pişirilecek malzeme, yemeklerden artan yağlar.
ratline = ratlin = rat-lin = ratling ile ayni anlama gelir. ıskalarya halatı.
(sporda vb.) aşırı hiddet, kuralları hiçe sayma.
İsim
madde.
garden stuff: sebze.
eşya, ev eşyası.
How are we to get the stuff home? Bu eşyayı eve nasıl taşıyacağız?
döküntü, işe yaramaz eşya.
This book is sorry stuff: Bu kitap bir işe yaramaz.
(ünlem olarak) boş lâf, saçma.
stuff and nonsense! baştanbaşa saçma, deli saçması, saçma sapan!
hüner, marifet, yetenek.
to do one's stuff: marifetini göstermek.
There's good stuff in him:
Bu adamda cevher var.
He is the stuff heroes are made of: Bu adamda kahramanlık cevheri var.
You will see what stuff I am made of: Sana kim olduğumu gösteririm.
(belirtilen şekildeki) iş, konuşma, vb.
rough stuff: zor iş.
He's hot stuff: Yamandır.
That's the stuff! Ha şöyle! Aferin! Bravo!
That's the stuff to give him: O buna müstahak!
tıkınmak, tıka basa yemek.
(hindi vb.) doldurmak, dolma yapmak.
(sahici model yapmak için) ölmüş hayvanın derisini doldurmak.
oy sandığını sahte oylarla doldurmak.
tıkamak.
to stuff up a hole: bir deliği tıkamak.
My nose is stuffed up: Burnum tıkalı.
kalabalık bir yere doluşmak, sıkışmak, balık istifi olmak.
arabaya fazla yolcu almak
Fiil
arabaya insan tıkıştırmak
Fiil
(Br) avukatlık cübbesi
İsim
öteberisini küçük bir çantaya tıkmak
Fiil
patlayacak kadar yemek
Fiil