1. Sıfat, Denizcilik başıboş
  2. (sularda) sürüklenen, rüzgâra/akıntıya tâbi/kapılmış, demir atmamış veya bağlanmamış (deniz taşıtı).

    to break adrift: akıntıya kapılmak.
    to run/go adrift: akıntı ile sürüklenmek.
    to turn a vessel adrift: gemiyi akıntıya terketmek.
    to cut a boat adrift: palamarı çözmek.
  3. kararsız, sebatsız, çabuk fikir/karar değiştiren, başıboş, serseri, âvâre.
    to be adrift: kararsız/sebatsız
    olmak, başıboş gezmek.
    You are all adrift: Konudan uzaklaşıyorsunuz.
    I am all adrift: Ne yapacağımı şaşırdım/bilemiyorum.
    to turn someone adrift: birini başıboş salıvermek/kendi haline bırakmak.
    to cut (oneself) adrift from … : … ile ilişkiyi/alâkayı kesmek.
akıntı veya rüzgârla sürüklenmekte olmak Fiil
serbest bırakmak.
başıboş bırakmak, salıvermek.
birini para ya da geçinecek gerekli şeyleri vermeden evden kovmak Fiil
biriyle arası bozulup ilişkiyi kesmek Fiil
yardımsız kendi başına bırakmak Fiil