1. karış(tır)mak, birbirine katmak, katılmak.
    to blend the ingredients in a recipe. He blended in with the crowd.
  2. harmanlamak, harman etmek, birbirine katarak hazırlamak.
    This tea is blended by mixing camomite by pekoe.
  3. (renkler) uy(dur)mak.
    A chamelon blends into its surroundings.
  4. kaynaş(tır)mak, birleş(tir)mek.
    Sea and sky seemed to blend: Deniz ve gök birleşmiş/kaynaşmış gibi gözüküyordu.
  5. harman, harmanlanmış.
    tea of our own blend: özel (olarak) harmanladığımız çay.
  6. karışım, karışma, halita, mahlût.
    A special blend of rye and wheat flours.
  7. karma sözcük: iki sözcüğün parçalarını birleştirerek üretilen yeni sözcük.
harman etmek Fiil
farin İsim, Madencilik
sanayi deneyimini üniversite hayatıyla birleştirmek Fiil