chipped -> chip

  1. İsim, Bilgi Teknolojileri yonga
  2. İsim, Bilgi Teknolojileri çip
  3. İsim yonga, talaş.
  4. İsim kırıntı, ince dilim (halinde kesilmiş yiyecek).
    chocolate chips. potato chips.
  5. İsim çentik, kırık, özür.
    This glass has a chip. I was annoyed when I found a chip in my new table.
  6. İsim oyun fişi, fiş, jeton, ataç, atmalık.
  7. İsim, Elektrik-Elektronik yonga, tümdevre dilimi: çok sayıda devre elemanının küçük bir alana sıkıştırıldığı yarı-iletken levhacık.
  8. İsim küçük elmas veya kristal (ham veya yontulmuş).
  9. İsim önemsiz/değersiz/ufak şey.
  10. İsim kurumuş veya lezzetsiz yiyecek.
  11. İsim (kuru) tezek.
  12. İsim sepet örmeye mahsus hasır/çırpı.
  13. İsim
    chip shot ile ayni anlama gelir. topu kasten yüksekten atma.
  14. Fiil yontmak, yongalamak.
  15. Fiil ufak parça koparmak.
    He chipped a few pieces of ice from the large block.
  16. Fiil çentmek, çentiklemek, çentik yapmak.
    to chip the edge of a saucer.
  17. Fiil oymak, yontarak şekil vermek.
    to chip a figure out of wood.
  18. Fiil şiddetle eleştirmek/tenkit etmek, alay/istihza etmek, eğlenmek, hakaret etmek.
  19. Fiil ufalanmak.
    This rock chips easily.
  20. Fiil topu kasten yüksekten atmak.
  21. cıvıltı.
  22. ciyaklama(k), cırlama(k).
  23. cıvıldamak.
  24. İsim güreşte hasmı yenmek için başvurulan hile.
kavgaya hazır.
to have a chip on one's shoulder: kavgaya bahane aramak/öfkesinden yanına varılamamak.

He's got a chip on his shoulder today; I think he's had an argument with his wife.
kavgaya hazır olmak Fiil
öfkesi burnunun ucunda olmak Fiil
kırmak Fiil
koz: pazarlıkta lehte sonuç verebilecek husus. İsim
(Pokerde en kıymetli olan) mavi fiş. İsim
sağlam bir şirketin hisse senedi. İsim
yedekte tutulan kıymetli mülk. İsim
koz.
The airfield was a blue chip in the struggle for the military supremacy. İsim
değme kelepçesi
mısır yufkası/gevreği: mısır unundan yapılmış ufak ince gevrek. İsim
parakete
ince patates kızartması, çips.
elektronik yonga
birşeyi koz olarak kullanmak Fiil
yontmak, çentmek.
Your son was chipping (away) at the table when I came in.
(a) ufalamak, parçalamak, parçalayarak tahrip etmek, parça parça etmek.
He finally chipped away the
big stone. (b)
chip away at: kırmaya çalışmak.
All my life, little by little, you've tried to chip away at my hopes.
hafif meyve sepeti. İsim
(a) iştirak etmek, (yardım için toplanan paraya) katkıda bulunmak, hissesine düşeni ödemek.
I could
only afford to chip in a few dollars. (b) söze karışmak, pat diye bir fikir ortaya atmak.
soyulmak Fiil
sökmek Fiil
kazımak Fiil
soymak Fiil
tıpkı ebeveynine benzeyen, hık demiş burnundan düşmüş. (İltifat yollu söylenir).
You're a chip off
the old block, my boy: Tıpkı babana benziyorsun.
hakimin kararla ilgili olarak jüriye söylediği sözler İsim, Hukuk
hareket ve konuşmasında ailesine benzemek Fiil
büyük ve güvenilir şirket
piyasada itimat kazanmış hisse senedi
çikolatalı bisküvi.