determines -> determine

  1. Fiil belirlemek, belirtmek, tayin/tespit etmek.
    to determine the rights and wrongs of the case. to determine
    the position of a star.
  2. Fiil (kesin) karar vermek, azmetmek.
    He determined to go at once/that he would go at once.
  3. Fiil tanımlamak, tarif etmek.
  4. Fiil sınırlandırmak, tahdit/tespit etmek.
    The meaning of a word is partly determined by its use in a particular sentence.
  5. Fiil yön vermek, yönünü/doğrultusunu belirtmek, sevketmek.
  6. Fiil niyetlenmek, kararlaştırmak, karara varmak.
    He determined to go to İstanbul.
  7. Fiil, Hukuk karar vermek, karara bağlamak, (anlaşmazlığa) son vermek, hallü fasletmek.
  8. Fiil (bir kimseyi) karara ulaştırmak/sevketmek, karar verdirmek.
    That determined me to do it.
  9. Fiil etkimek, âmil/müessir olmak.
kendi dış siyasetini saptamada serbest kalmak Fiil
dinleyip hüküm vermek Fiil
(mahkeme kararı) gereği düşünmek Fiil
takdir hakkı
bir davayı karara bağlamak Fiil
bir sözleşmeyi tespit etmek Fiil
bir sözleşmeyi feshetmek Fiil
toplantı için bir tarih saptamak Fiil
bir toplantı yeri saptamak Fiil
cezayı saptamak Fiil
bir fiyat saptamak Fiil
bir sözleşmeyi karara bağlamak Fiil
bir geliri tespit etmek Fiil
geliri tespit etmek Fiil
müzakereler yolu ile saptamak Fiil
kârı saptamak Fiil
kârı saptamak Fiil
kâr saptamak Fiil
kiraları saptamak Fiil
koşulları saptamak Fiil
birinin karakterini saptamak Fiil
birinin kaderini belirlemek Fiil
hasarı tespit etmek Fiil
bir şeyin anlamını belirlemek Fiil
cezayı saptamak Fiil
cezasını tespit etmek Fiil
cezayı tespit etmek Fiil
kanıtın değerini saptamak Fiil
birşey yapmayı kararlaştırmak Fiil
birşey yapmaya karar vermek Fiil
kendi dış siyasetini saptamada serbest kalmak Fiil