1. Fiil, Dil ve Edebiyat (metnin kenarına) şerh düşmek
  2. parlaklık, cilâ, perdah, vernik.
    the gloss of satin. Varnished furniture has a gloss.
  3. gösteriş, dış güzellik, yaldız, yapmacık.
    They hide their hatred of each other under a surface gloss of good manners.
  4. parla(t)mak, cilâla(n)mak, perdahla(n)mak.
  5. açıklama, haşiye, satır aralarında verilen metin tercümesi.
    Some of Shakespeare's language is so different
    from today's that I could never understand it without the gloss.
  6. yorum, şerh, tefsir.
  7. lûgatçe, küçük sözlük.
  8. tevil, tahrif, kasten/kurnazca yapılan yanlış tefsir.
  9. açıklamak, açıklama/şerh/haşiye yazmak, şerh koymak.
  10. yorumlamak, tefsir etmek, şerhetmek.
hareketlerine kanunilik süsü vermek Fiil
briyantin
(a) matlaşmak, donuklaşmak, cilâsını/parlaklığını yitirmek/kaybetmek, (b) ilginçliğini/çekiciliğini/cazibesini kaybetmek.
“dil, lisan”.
ör.:glossology. Ön Ek
saygınlık cilası
(kusurları) örtmek/gizlemek/saklamak, yaldızlamak, göz boyamak.
He tried to gloss over his negligence.
birinin kusurunu örtmek Fiil
tevil/tahrif etmek, yanlış yorumlamak/tefsir etmek, başka anlama çekmek, (kusur vb.) gizlemek/örtmek.

to gloss over the truth. to gloss over his failure.
to gloss over a fault: bir kusuru gizlemek/örtbas etmek.
parlak baskı
hakikati örtmek/saklamak.
(a) matlaştırmak, cilâsını/parlaklığını gidermek, (b) ilginçliğini gidermek, çekiciliğini/cazibesini kaybettirmek.