1. (a) özen, ihtimam, itina, dikkat.
    She always took great pains with her stage make-up: Sahneye
    çıkmadan önce daima özenle makyaj yapar. (b) eziyet, çaba, zahmet, sıkıntı, meşakkat.
    be at pains: çok çaba/gayret sarfetmek, uğraşmak, akla karayı seçmek.
    He was at great pains to make them understand: Onlara anlatmak için çok uğraştı.
    take pains: sıkıntıya/zahmete girmek/katlanmak, son derece özen göstermek. (c) doğum sancısı.
boşa çalışmak Fiil
işverenin gözüne girmek için elinden geleni yapmak Fiil
bir şeyi yapmak için çok uğraşmak Fiil
(a) büyüme sıkıntıları: olgunlaşma çağında duyulan manevî güçlükler, (b) büyüme çağındaki çocukların
kol ve bacaklarında duyulan ağrılar (aşırı zorlama, biçimsiz duruş veya ruhsal nedenlerden ilerigelir), (c) gelişme/başlama güçlükleri, geçici güçlükler: yeni bir projeye başlarken veya hızlı gelişme esnasında karşılaşılan sıkıntılar.
A city plagued with growing pains.
ağrısı tutmak Fiil
doğum sancıları/ağrıları. İsim
epey gayret sarf ederek
gayretten çekinmemek Fiil
zahmetten kaçınmamak Fiil
zahmet çekmek Fiil
tekellüf
hiçbir gayreti/fedakârlığı esirgememek.
şiddetli ağrılar İsim
yasama organından çıkan ve ihanet veya ağır bir suç işleyen bir kimseyi mahkeme etmeden ölümden daha
hafif bir cezaya çarptıran özel kanun
ihtimam etmek Fiil
bir şeye çok zahmet vermek Fiil
emek vermek Fiil
itina etmek Fiil
çok uğraşmak, didinmek.